Bu büyük ve muhteşem insanın meziyetleri ve faziletleri burada bitmiyor. Gerçek mevkii ve yerini tesbit etmek için dünya tarihine şöyle bir göz atmanız gerekiyor. Göreceksiniz ki, bin dört yüz yıl önce dünyaya gelen Arabistan çölünün bu ümmi ve sade insanı, aslında eski çağı kapatarak yeni bir çağ açan Cihan Önderi'dir. O yalnızca kendisini tanıyanların, ken dine bağlı olanların değil, kendisini tanımayanların da lideridir. O'na dil uzatmaya cesaret edenler, düşüncelerine, hayat düzenlerine, kanunlarına ve kısacası modem çağa O'nun getirdiği ruhun ne kadar nüfuz ettiğini bilmiyorlar. Dünya insanlarının fikir ve hayallerini vehimler, batıl itikat ve ruhbanlıktan gerçekçiliğe ve dürüst bir dünyacılığa çeviren insan O'dur. Mu'cize ve keramet isteyen dünyaya, akıllara durgunluk veren gerçekleri öğreten ve aklî ölçüler kullanmayı telkin eden O'dur. İnsanların, cehalet ve vehameti terk edip, gözleriyle Allah'ın kudreti ve tabiatın sırlarını görme zevkini sağlayan O'dur. Hayal âleminde yaşayan, olur olmaz şeyler için tahmin yürütenleri akıl, mantık, müşahede ve tetkike davet eden ve alıştıran O'dur. O, akıl ile his arasındaki değer ölçüsünü insana öğretti. Madde ile Ruh arasında bağ kurdu. Din ile ilim ve amel arasında irtibat kurdu.
Dinin gücüyle, fen ve bilime ilgiyi arttırdı, aynı şekilde bilimin dinle ilgilenmesini sağladı. Şirk ile putperestliğin kökünü kazıdı ve ilmin kuvvetiyle tevhide inancı öylesine sağlamlaştırdı ki müşrikler ile putperestlerin dinlerinde bile tek tanrıyla ilgili inancın öğeleri görülmeye başlandı. Ahlâk ve ruhaniyetin temel fikirlerini değiştirdi. Eskiden dünyayı terk edip, nefsi öldürmek ahlâk ve faziletin vazgeçilmez yolu sayılırdı. Ama O onlara dünyadaki sorunlarla ilgilenerek, cemiyet kurallarının dışına çıkılmayarak ve dünya nimetlerinden tamamıyla yararlanarak ebedi hakikati bulmanın mümkün olacağını öğretti. Aynı şekilde dünyevi ve maddi sorunlarla uğraşırken ölçülü davranılması ve ahiret ile öbür dünyadaki hayatın unutulmaması gerektiği fikrini yerleştirdi. Ayrıca, insanın gerçek değerinin ne olduğunu öğreten de O'dur. Putlar, ilâhlar ve Allah'ın oğlundan başka kimseyi peygamber, dini lider ve tapılmaya lâyık nesne veya kişi olarak kabul etmeye yanaşmayanlara, bir insanın evrensel hükümranlığın temsilcisi ve alemlerin Rabbi'nin naibi, halifesi olabileceğini vurgulayan O'dur. İnsanların kuvveti ve kudretine göre yanlarında diz çökenlere, onlara tapanlara bunların basit insanlardan farkı olmadığını anlatan da O'dur. Her güçlü ve iktidarlı insana Tanrı diyerek sarılanlara, insana sadece insan muamelesi yapılması gerektiğini öğreten O'dur. Hiçbir insanın doğuştan ulviyet, kutsallık, hükümdarlık ve efendilik sıfatlarını taşımadığını, aynı şekilde kimsenin alçaklık, mahkûmiyet ve esaret damgası vurularak dünyaya gelmediğini söyleyen de O'dur. Dünyada İnsanlar arasındaki birlik, beraberlik, eşitlik, sevgi, saygı ve özgürlük düşüncelerini yaratan ve güçlendiren işte bu talimat ve telkinlerdir. Hayal âleminden gerçeklere dönün ve bu ümminin liderlik dehasının pratik sonuçlarına bir göz alın. Bunları devletlerarası ilişkilerde, devlet hukukunda, belli başlı anlaşma ve sözleşme ile kanun ve kurallarda rahatça görebilirsiniz. Ahlâk, adap, tahâret, kültür ve medeniyetin birçok usûlü O'ndan alınmıştır. Toplumun pek çok kurallarının kaynağı O'dur. Ekonomiyle ilgili getirdiği bir dizi teori ve uygulamalar dünyada nice doktrin ve devrimlerin gerçekleşmesine ve bu sürecin hâlâ devam etmesine yol açmıştır.
Devlet ve hükümet ile ilgili ilke ve kuralları dünyada sayısız siyasi ideolojinin doğması ve rejimlerin kurulmasına sebep olmuştur. Adalet ve hukuka ait olan düzenlemeleri dünyanın adlî sisteminde ve hukuk edebiyatında gözle görülür değişiklikler meydana getirmiştir. Dünyada savaş ve barışın ilk kez medeni kurallar içinde yapılmasını sağlayan işte bu Arap ümmîsidir. Çünkü daha önceki çağlarda savaşın da bazı kuralları olabileceğine ve çeşitli milletler arasındaki anlaşmazlıkların ortak insanlık değerlerine dayanılarak giderilebileceğine kimse inanmıyordu.