Bismillahirrahmanirrahim
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e biri gelerek,
“Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Resûlullah
(s.a.s), “Kıyamet için ne hazırladın?” karşılığını verdi.
Adam, “Allah ile Resûlü’nün sevgisini!” dedi. Bunun
üzerine Kutlu Elçi, “Sen sevdiklerinle berabersin!”
buyurdu.1
Merhamet Peygamberi, müminleri müjdeliyordu bu
cevabıyla; gönüllerini hakiki
sevgiyle, Allah ve Peygamber
sevgisiyle dolduran ve bu sevgiyle yaşayan müminleri... O,
böylelerinin de Allah ve Resûlü tarafından sevileceğini
haber veriyordu.
Kıymetli Kardeşlerim!
En güzel dualardan örnekler sunan Efendimiz (s.a.s),
bir defasında da şöyle yakarıyordu Rabbimize:
“Allah’ım senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi
sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim.
Allah’ım senin sevgini bana kendimden, ailemden daha
sevimli eyle...”2
Rahmet Peygamberi (s.a.s), bu dua ile bütün mahlukata
karşı sevgi ve muhabbetle muamele etmemizi öğütlüyordu
bizlere.
Kardeşlerim!
Sevgi, Yüce Yaratan’ın, mahlukata bahşettiği ilahi bir
lütuftur, nimettir. Sevgiyi kullarının kalplerine yerleştiren
Rabbimiz, özü itibariyle bütün sevgilerin kaynağıdır. O,
Vedûd’dur; hem seven hem sevilendir. Bu sevgi sayesinde
O, tüm varlıklara rızık verir. Bu sınırsız sevgi ve merhameti
ile biz kullarına yardımcı olur ve bizi bağışlar.
Alemlerin Rabbi, “Mağfireti çok, sevgisi engin
olandır.”
3 Sınırsız lütuf ve kerem sahibidir. O, kulunu
sevdiğinde kendisinden istediğini ona verir. Kendi rahmetine
sığındığında onu korur. Bağışlanma dilediğinde onu affeder.
Yeter ki kul, istemeyi bilsin; Rabbine iltica eylesin. Yönünü
O’na dönsün, gönlünü O’na açabilsin.
Kardeşlerim!
Müminin yüreği her daim Allah sevgisi ile titrer. Bu
sevgi, sadece kalpte hissedilen bir duygu olarak kalmaz;
tutum ve davranışlara, söz ve düşüncelere yansır. Kalbini
Allah sevgisi kuşatan bir mümin, rahmeti kuşanır. O
emindir; ondan endişe edilmez. Onun dili kötü ve çirkin
sözlere karşı kilitli, hayra ise açıktır. Bu özelliklere sahip bir
mümin, “İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân
olan Allah onları (gönüllere) sevdirecektir.”4
âyetinin
müjdesine mazhar olur. Rabbi, önce kendi sever onu, sonra
da mahlukatına sevdirir. Rahman, böylelerini hakiki
sevgilere erdirir.
Kardeşlerim!
Ne hazindir ki, günümüzde insanlık sevgisizlik
girdabına kapıldı. Sevgi, canlı cansız bütün yaratılmışlardan
esirgenir oldu. Allah’ın gönüllerimize yerleştirdiği,
Resulü’nün bizlere öğrettiği sevgi çokları tarafından
unutuldu. Sevgiden nasibini alamayan kalpler kaskatı kesildi
ve bencilleşti. Günümüzde niceleri, hazzı ve huzuru
maddede arar oldu. Bunun neticesinde de ilahi bir lütuf olan
sevgi yalana, çıkara, içi boş sözlere kurban edilir hale geldi.
Kalplerinde sevgi, şefkat ve merhamete yer olmayanların
iyilik, yardımseverlik, fedakârlık ve merhamet hisleri de
köreldi.
Kardeşlerim!
Allah sevgisinden, şefkatten, merhametten, manevi
değerlerden yoksun yetişenlerin ibretlik akıbetlerini insanlık
son zamanlarda hep birlikte müşahede ediyor. Böyleleri,
kendisi, ailesi, çevresi, toplumu ve bütün insanlığa zarar
vermekten geri durmuyor. İslam’ın rahmet yüklü mesajlarını
özümsemeyenlerin sergiledikleri şiddet, terör, vahşet,
katliam olayları, insanlığın geleceğini tehdit ediyor.
Kardeşlerim!
Bu olumsuzlukların yegâne reçetesi artık İslam’ın
sevgi, şefkat, merhamet, adalet yüklü mesajlarına sımsıkı
sarılmaktır. Yüce dinimizin insanlığa takdim ettiği örnek
ümmet olmak için çaba sarf etmektir. “Yaratılanı
Yaratan’dan ötürü sevme” düsturunu benimseyebilmektir.
İnanmış gönüller olarak bizim sevgilerimizin kaynağı ilahi
sevgidir. Bunun tezahürü ise birbirimizi çıkarsız, riyasız ve
hesapsızca sevebilmektir. Kendimiz için istediğimizi
kardeşimiz için de isteyebilmektir. Fitne, fesat, kaos,
huzursuzluk ortamı oluşturarak kardeşliğimizi, birlik, dirlik
ve beraberliğimizi, ülfet ve muhabbetimizi yok etmek
isteyenlere asla fırsat vermemektir.
Bizler, hakiki bir sevgi ile Rabbimizi ve birbirimizi
sevdiğimizde, günümüzün sevgi yoksulu dünyası içi
boşaltılmış, samimiyetten uzak sevgi ve saygılara mahkum
olmaktan kurtulacaktır. Merhamet ikliminden yoksun
olanların acımasızca akıttığı kanlar, ürettiği vahşetler işte o
zaman duracaktır. Körelmiş zihinlerin, kararmış kalplerin
neden olduğu savaşlar ancak o zaman son bulacaktır.
Düşmanlıklar yerini kardeşliğe bırakacak, nefret şefkate
dönüşecektir.
Kardeşlerim!
Unutmayalım ki; Allah’ı sevenlere, Allah için
birbirini sevenlere asla korku ve hüzün yoktur. Böyleleri,
dünyada huzur ve barış içinde bir ömür süreceklerdir. Ve
onlar, Rabbimizin şu büyük müjdesine nail olacaklardır:
“Sırf benim için birbirini seven, benim rızam için
toplanan, benim rızam uğrunda birbirini ziyaret eden ve
sadece benim rızam için sadaka verip iyilik edenler,
benim sevgimi hak ederler”
5
1 Müslim, Birr ve Sıla, 161.
2 Tirmizî, Deavât, 72.
3 Bürûc, 85/14.
4 Meryem, 19/96.
5 Muvattâ, Şa’r, 16.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Bu Blogda Ara
Gerçek Sevgi - Hakikat'ı Bulmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gerçek Sevgi - Hakikat'ı Bulmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
3 Nisan 2015 Cuma
8 Şubat 2015 Pazar
Gerçek Sevgi - Hakikat'ı Bulmak
Bismillahirrahmanirrahim
Bu dönemde gerçek sevgiyi kim bulmuş ki ben bulayım diyen çoktur,
Evet doğru, Kişiler artık kendi menfaatlerini düşünmekten bir başkasının ne durumda olduğunu düşünmeden hareket etmekte,
Amaç ne olursa olsun bu dünyadaki yaşama sebebimizin ne olduğunu düşünerek adım atmalıyız,
Para mı, eşin , çocukların, işin veya daha sıralayacağımız bir çok nedenler var ama fazlasına gerekte yok, Yaşadığın sürece eninde sonunda sen inansanda inanmasanda bitecek,
Yaşam kaliteni artırabilmek için çok konuşmak yerine çok düşünmek ve kamil insanlardan daha çok eğitim alarak kendine yol haritası belirlemelisin,
Bazen bırakın bir başkalarına tahammül etmeyi değer verdiklerinizin hal ve hareketlerine dahi katlanamıyoruz, Yaşam kaliteni yükseltmenin en basit yöntemi yukarıda belirttiğim gibi çok konuşmak yerine düşünmek ve Allah'ın varlığını nefsine inandırarak Allah'ı daha çok düşünmekle başlar,
Bütün derdi yeme içme para kazanma ve kendi menfaatleri düşünerek iyi hayat yaşamak için olan bir kimsenin Allah'ı sevdiğini söylemesi yalandır.
Bunun gibi cennet nimetlerini düşünen, onlarla meşgul olan kişi de sevgisinde yalancıdır.
Gerçek mânada kul olanlar yalnızca Allah için kalkar, oturur, konuşur, her şeyi O'ndan alır ve yalnız O'na bakarlar.
Gözlerini Allah için kapatırlar. Böylece O'nunla görür, O'nunla işitir, O'nunla konuşur, O'nunla tutar ve O'nunla yürür bir hale gelirler. Bu durum bir kudsî hadiste şöyle ifade edilmiştir:
"Ben bir kulumu sevdiğim zaman onun kulağı, gözü, eli ve ayağı olurum. Kulum benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür..."
Allah Teâlâ, diğer insanlara vaad ettiği birtakım şeyleri bu kullarına peşinen vermiştir.
Başkalarına garib olan şeyi onlara ayan beyan göstermiştir. Diğerleri, bir köşeye serilmiş bulunan seccadeleri üzerindeyken, onlar şarkta, garpta, arşdadırlar.
Bedenleriyle olmasa da sırlarıyla maddî âlemi aşmışlar, Hak Teâlâ'yı gözleriyle olmasa da sırlarıyla görmüşlerdir. Onlar Hakk'ın güzide kulları ve kâinatın yaratılış sebebidirler.
Halk onların bereketi sayesinde rızka kavuşur, onların duaları ile nice şeyler yaratılır. Onlar, sadece Allah'a kulluk eder, sırf O'nun birliğini ikrar ve ilân ederler. Bu güzide insanlara ve onlara tâbi olanlara ne mutlu!...
Dünyayı veya âhireti arzulayan birçok kimse vardır. Lâkin Hakk'ı isteyen kimse çok azdır ve onlar hürmete lâyıktır.
Değerli ve önemli olan Hak olduğundan, elbette O'nu istemenin ve isteyenin değeri de o oranda büyük olur.
Hükümdarın sarayına girmek ve onun sofrasına oturmak isteyen kimse ile, onun çöplüğüne atılmış bir leşi arzulayan kimse bir değildir.
Yine hükümdar ile, onun özel odasında oturup konuşmayı isteyen kimse ile, sıkıntılarından kurtulmak için onunla salonda görüşmeyi isteyen kişi eşit olmaz.
Yakın olan şeylerin birbirine tesiri vardır. Bazı yakınlıklar insanı yükseltirken, bazıları da alçaltır. Hükümdarla salonda oturmakla, özel odasında oturmak aynı değerde olmayıp her biri için farklı dereceler mevcuttur.
Bu hakikat Kur'ân-ı Kerîm'de (meleklerin ağzından) şöyle dile getirilmiştir:
"Bizden herkesin belli bir makamı vardır."
Bazı gruplar bu dünyaya bağlandıklarından beşerî karanlıklar onları kaplamış ve basiretlerini kör etmiştir. Böylece onlar ulvî (yüce) âleme değil, süflî (basit) arzularını tatmin ettikleri âleme yönelip bütün himmetlerini, çöplüğe atılmış leş değerinde olan dünya zevklerini ele geçirmeye sarfetmişlerdir.
İşte böyle insanların amelleri boşa gitmiş, emelleri yok olmuştur. Onlar, her an iki azap içindedirler. Biri, elde ettiklerinden ayrılık ateşi, diğeri de ileride tadacakları cehennem ateşidir. Şu âyet onlardan bahsetmektedir:
"Âhirette onlara ateşten başka hiçbir şey yoktur. İşledikleri ameller orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da bâtıldır"
Bu dünyadaki hakiki sevgi Allah'a olan sevgidir,
Allah bizlerini Kendine yönelten, kendisine hakiki kul olarak bu dünyadan imanla göçenlerden eylesin ( amin )
İmam Gazalinin Tevhid Risalesinden alıntılar yapılmıştır.
Bu dönemde gerçek sevgiyi kim bulmuş ki ben bulayım diyen çoktur,
Evet doğru, Kişiler artık kendi menfaatlerini düşünmekten bir başkasının ne durumda olduğunu düşünmeden hareket etmekte,
Amaç ne olursa olsun bu dünyadaki yaşama sebebimizin ne olduğunu düşünerek adım atmalıyız,
Para mı, eşin , çocukların, işin veya daha sıralayacağımız bir çok nedenler var ama fazlasına gerekte yok, Yaşadığın sürece eninde sonunda sen inansanda inanmasanda bitecek,
Yaşam kaliteni artırabilmek için çok konuşmak yerine çok düşünmek ve kamil insanlardan daha çok eğitim alarak kendine yol haritası belirlemelisin,
Bazen bırakın bir başkalarına tahammül etmeyi değer verdiklerinizin hal ve hareketlerine dahi katlanamıyoruz, Yaşam kaliteni yükseltmenin en basit yöntemi yukarıda belirttiğim gibi çok konuşmak yerine düşünmek ve Allah'ın varlığını nefsine inandırarak Allah'ı daha çok düşünmekle başlar,
Bütün derdi yeme içme para kazanma ve kendi menfaatleri düşünerek iyi hayat yaşamak için olan bir kimsenin Allah'ı sevdiğini söylemesi yalandır.
Bunun gibi cennet nimetlerini düşünen, onlarla meşgul olan kişi de sevgisinde yalancıdır.
Gerçek mânada kul olanlar yalnızca Allah için kalkar, oturur, konuşur, her şeyi O'ndan alır ve yalnız O'na bakarlar.
Gözlerini Allah için kapatırlar. Böylece O'nunla görür, O'nunla işitir, O'nunla konuşur, O'nunla tutar ve O'nunla yürür bir hale gelirler. Bu durum bir kudsî hadiste şöyle ifade edilmiştir:
"Ben bir kulumu sevdiğim zaman onun kulağı, gözü, eli ve ayağı olurum. Kulum benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür..."
Allah Teâlâ, diğer insanlara vaad ettiği birtakım şeyleri bu kullarına peşinen vermiştir.
Başkalarına garib olan şeyi onlara ayan beyan göstermiştir. Diğerleri, bir köşeye serilmiş bulunan seccadeleri üzerindeyken, onlar şarkta, garpta, arşdadırlar.
Bedenleriyle olmasa da sırlarıyla maddî âlemi aşmışlar, Hak Teâlâ'yı gözleriyle olmasa da sırlarıyla görmüşlerdir. Onlar Hakk'ın güzide kulları ve kâinatın yaratılış sebebidirler.
Halk onların bereketi sayesinde rızka kavuşur, onların duaları ile nice şeyler yaratılır. Onlar, sadece Allah'a kulluk eder, sırf O'nun birliğini ikrar ve ilân ederler. Bu güzide insanlara ve onlara tâbi olanlara ne mutlu!...
Dünyayı veya âhireti arzulayan birçok kimse vardır. Lâkin Hakk'ı isteyen kimse çok azdır ve onlar hürmete lâyıktır.
Değerli ve önemli olan Hak olduğundan, elbette O'nu istemenin ve isteyenin değeri de o oranda büyük olur.
Hükümdarın sarayına girmek ve onun sofrasına oturmak isteyen kimse ile, onun çöplüğüne atılmış bir leşi arzulayan kimse bir değildir.
Yine hükümdar ile, onun özel odasında oturup konuşmayı isteyen kimse ile, sıkıntılarından kurtulmak için onunla salonda görüşmeyi isteyen kişi eşit olmaz.
Yakın olan şeylerin birbirine tesiri vardır. Bazı yakınlıklar insanı yükseltirken, bazıları da alçaltır. Hükümdarla salonda oturmakla, özel odasında oturmak aynı değerde olmayıp her biri için farklı dereceler mevcuttur.
Bu hakikat Kur'ân-ı Kerîm'de (meleklerin ağzından) şöyle dile getirilmiştir:
"Bizden herkesin belli bir makamı vardır."
Bazı gruplar bu dünyaya bağlandıklarından beşerî karanlıklar onları kaplamış ve basiretlerini kör etmiştir. Böylece onlar ulvî (yüce) âleme değil, süflî (basit) arzularını tatmin ettikleri âleme yönelip bütün himmetlerini, çöplüğe atılmış leş değerinde olan dünya zevklerini ele geçirmeye sarfetmişlerdir.
İşte böyle insanların amelleri boşa gitmiş, emelleri yok olmuştur. Onlar, her an iki azap içindedirler. Biri, elde ettiklerinden ayrılık ateşi, diğeri de ileride tadacakları cehennem ateşidir. Şu âyet onlardan bahsetmektedir:
"Âhirette onlara ateşten başka hiçbir şey yoktur. İşledikleri ameller orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da bâtıldır"
Bu dünyadaki hakiki sevgi Allah'a olan sevgidir,
Allah bizlerini Kendine yönelten, kendisine hakiki kul olarak bu dünyadan imanla göçenlerden eylesin ( amin )
Saygı ve Sevgilerle
Derleyen ve Düzenleyen: Fatih Akgülİmam Gazalinin Tevhid Risalesinden alıntılar yapılmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)