Geçmişin bütün peygamberleri beşerdiler, yani sizin ve bizim gibi insandılar. Garip bir mahlûk değillerdi. Bir insanın peygamberlik mertebesine yükseltilmesi tarihte hiç rastlanmayan bir olay değildi. Hazreti Muhammed (s.a.v.) dünyaya peygamber olarak gönderilen ilk insan değildi. Geçmişte de sayısız İnsanlar peygamber olmuşlardı. Hz. Peygamber'in görevi ve misyonu da aynıydı.
Peygamberler ile Allah arasında daima yakın bir ilişki varolmuştur. Öyle ki, pek çok eziyet görmelerine rağmen davalarını bütün gücüyle savunmuş ve sonunda başarı kazanmış kişilerdi onlar. Allah onları muzaffer kıldı. Onlardan rahmetini esirgemedi. Dualarını kabul etti, güçlüklerini giderdi, muhaliflerini mağlup etti ve kendilerine Mu'cize denecek biçimde kolaylık ve yardımlar sağladı. Ama bu üstün İnsanlar, Allah'ın dostu ve sevgilileri, olağanüstü kuvvet ve kabiliyetlere sahip olmalarına rağmen insanoğlu insandılar. Ulûhiyete ve tanrısal herhangi bir güce sahip değillerdi.
Dediğimiz gibi, peygamberler de bir yerde insandılar. İnsan olmaları bakımından da her an ve her zaman mü'minler için öngörülen mükemmellik derecesindeki metanete kadir olmadıkları bir gerçektir. Dolayısıyla, bazen öyle psikolojik anlar geliyor ki, peygamber gibi üstün bir kişi, insani zaafına
kapılıveriyor. Fakat, bu zaafını anladığı ve Allah tarafından, hatırlatıldığı an tevbe ediyor ve hatasını düzeltme konusunda bir an bile tereddüt etmiyor. Hazreti Nuh'la ilgili bir örneği burada verelim. Arslan gibi genç oğlu gözünün önünde sularda boğuluyor. Bu manzaraya hangi babanın yüreği dayanabilir? Nitekim, Hz. Nuh'un kalbi de bir an için sanki parçalanıyor. Ama o an Allah O'nu uyarıyor, "Hakkı terk edip Bâtıl'a katılan bir oğulu, sadece senin sülâlenden doğduğunu düşünerek kendinden saymak cahilane bir duygudur" ve Hz. Nuh kalbindeki yarayı unutup derhal İslâm’ın gereği olan sabır ve metanete dönmüş oluyor.
Nebi ve Rasûllerin masum olmaları günah işleme ve hata yapma melekelerinin tamamen yok edildiği manasına gelmez. Peygamberlerin günahtan arınmış kişiler olduklarını düşünmek de yanlıştır. Peygamberlerin masum olmalarının
anlamı şudur. Kendileri insanlığın bütün zaaf ve kuvvetlerini taşımalarına, her türlü insani duygu, arzu, istek ve düşünceye sahip olmalarına rağmen, kasten hiç bir günah işlemeye yeltenmeyecek kadar nefislerine hâkim olup, Allah'tan
korkarlar. Vicdanları öylesine sağlam ve temizdir ki nefislerinin onları günaha itecek tüm isteklerine anında karşı koyabilirler. Nefislerini her zaman kontrol edecek güçtedirler. Şayet istemeden ve bilmeden ufak bir yanlışlık yaparlarsa da, derhal Allah tarafından ikaz edilir ve hataları düzeltilir. Çünkü bir Peygamber'in en ufak hatası ümmetine pahalıya mal olur. Peygamber doğru yoldan zerre kadar sapmış olursa, onun peşinden koşan kitleler tamamen yollarını sapıtırlar.