Bir an için gözlerinizi kapayın ve 1400 yıl önce dünyanın durumunu gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Bu nasıl bir dünya idi?
İnsanlar arasındaki haberleşme ve ulaşım araçları yok denecek kadar azdı. Milletler ve ülkeler arasındaki ilişkiler son derece yetersizdi. İnsanların bilgisi ne kadar sınırlıydı!.. Düşünceleri çok eksikti! Tersine batıl inançları ve evhamı o
kadar çoktu! Cehalet ve bilgisizliğin karanlığı, ilim ve faziletin aydınlığını alabildiğince zayıflatmıştı!
Dünyâda ne telgraf vardı, ne telefon. Ne radyo vardı, ne tren veya uçak. Ne matbaa vardı, ne yayınevleri. Ne çok okul vardı, ne de üniversite. Ne gazete ve dergiler çıkardı ne de kitaplar yayınlanırdı. O çağın bir âlimi ve düşünürünün bilgisi ve bilgi kaynakları bugünkü yazar ve bilim adamından çok daha sınırlıydı. O devirde yüksek tabakaya ait bir soylunun hayat seviyesi bugünkü bir işçiden daha düşüktü. O devrin en aydın kişisinin görüşleri bugünkü belki de en kültürsüz insanın görüşlerinden daha eksikti. Bugün herkesin bildiği şeyler geçmişte yıllarca süren, araştırma ve incelemenin sonunda öğrenilebilirdi.
Bugün küçük bir çocuğun kısa sürede edindiği bilgiler, o devirlerde yüzlerce kilometrelik yolculuk ve bazen ömür boyu süren incelemelerin sonunda zorlukla elde edilebilirdi. Bugün evham ve hurâfe olarak bilinenler, o çağda birer "gerçek”ti. Bugün medeniyetten uzak ve vahşi olarak adlandırdığımız pek çok hareket, eskiden yaşantının birer parçasıydılar. Bugün vicdanımızın nefretle karşıladığı bazı ahlâki saplantı ve adetler, o devirde en ufak bir tiksinti uyandırmazdı. İnsanın düşünceleri o kadar alçalmıştı ki, olağanüstü, Mu'cizevi, garip, örf ve adetlere aykırı ve şaşırtıcı olmayan bir şeyin varlığı veya büyüklüğüne inanmazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder