Bu Blogda Ara

10 Şubat 2015 Salı

Tohum ( Kibir Eşittir Kendin olamama ! )

Bismillahirrahmanirrahim

Hayat bize günler geçtikçe bir takım tecrübeler öğretir, bu tecrübeler bizi bazen üzer, bazende mutlu eder. Hayatı daha anlamı hale getirebilmemiz için çok çalışmamız gerek.

Eğer büyüdük artık diyorsak, dünya hayatının nasıl işlediğini, nasıl yürüdüğünü, nelerin fazla, nelerin eksik ve nelerin işimize yarar/yaramayacağını bizlere öğrettiğini düşünüyorum.

Sizlere bir insanın basitleştirilmiş şekliyle örnekler vererek dünyadaki en kısa evrelerini ve bu evrelerin sonucunda kendimizdeki dünyalık durumumuzu gözden geçirmeye çalışacağız.

Hepimiz biliriz tarlada yetişen ürünün nasıl soframıza geldiğini. Örneğin bir havuç ve domatesin mevsimi farklıdır, İkisi yetiştirmeye kalkıştığınızda nasıl yetiştireceğiniz konusunda bilgiye sahip olmasınız..

 Örneğin ; 4 misket taş üzerine mevsimlerin isimlerini  İlk bahar - yaz - sonbahar- kış olarak yazınız,   karıştırarak havaya atınız, eğer havadan yere İlk bahar yaz, sonbahar kış olarak sıralı düşerse sizin diktiğiniz, özenle yetiştirmeye çalıştırdığınız, vakit ayırdığınız mahsulde o boyutta verimli olur.

Sizde bilirsiniz ki havadan yere kim bilir kaç defa attığınızda sıralı şekilde düşecek veya ilk attığınızda sıralı gelecek ama böyle riski alarak mahsul elde etmek zor, Elbette Allah'a dilerse verir ve Allah'nın adaletinden asla şüphe edilmez.

Birde böyle yetişen bir çocuğu düşünün, İnsanın fıtratında olan her iyi kötü davranışlarının içinde en çok Kibir dikkati çeker ki, Kibir; Kendini her şeyde, her konuda üstün görüp büyüklenme, gururlanmaya ve kişinin kendisine gerçekleri göstermemek için uğraşan kötü bir huydur...

Eğer kendinizi yetiştirme konusunda eksikseniz ve çok az düşünüyorsanız, Tarlaya zamansız ektiğiniz mahsulün hali nasılsa çocukta öyle olur.

İnsan ?

Buluğ çağına gelene kadar anne ve baba desteği almadan kendine gelemez, yeme içmeden tutun davranışlarını yönlendirmeye kadar her şeyde anne ve babaya ihtiyaç duyar,

Anne babalar, çocukları hata yaptığında veya aileyi sarsacak hatalar yaptığında; Hanım biz nerede yanlış yaptık! gibi cümlelerle muhatap olurlar.

İnsan doğar ve gelişimi esnasında önce anne babanın davranışlarını kendine kopyalar, sonrasında büyüdükçe etrafındakileri üstüne yapıştıra yapıştıra, bir su yığıntısının dağdan inişi gibi her şeyi toplar. İyi kötü ayırt etmeden ve nihayet büyür.

Bizler çocuğumuzu yedirip içirip okulamı göndermekle mi sorumluyuz? veya bilinçli şekilde yetiştirmekle mi?!

Anne ve babalar kendilerini iyi yetiştiremedikçe çocuklarını mükemmel veya benim çocuğumun maşallahı var gibi övgülerle kendilerini avuturlar, Hem çocuklarına hemde kendilerine yazık etmiş olurlar.

Öncelik çocuk konusunda bilgilenmek, uygulamak ve bunlarla çocuğumuzun gelişimi sağlamalıyız.

Televizyon ile bilgisayar karşısında veya farklı işlerinizde çocuğunuzun yanı başında durmanız, üşümemesi veya sağlının bozulmaması için uğraşmamız sadece bakıcılık yaptığınız anlamına gelir.

Hayatta her konuyu bir tohum gibi düşünürsek bu konuda zorluk çekeceğimizi sanmıyorum, rengini belli edeceksin. Peygamber efendimizin bir hadisi şöyle der " Kendini bilen Rab'bini bilir",  Evet insan her şeyden önce kendine zaman ayırmalı ve kendini düşünmeli, kendini bulmalı, En büyük yardımcımız Allah'dır.

Konuyu kısa bir hikaye ile tatlandıralım;


Ebûl Vefa hazretlerinin oğlu mahalle sucusunun çuvaldız ile kırbaları deler. Bunu yapan bir başka çocuk olsa, çoktan ensesine yemiştir şamarı.

Sucu bir sabreder, iki sabreder, bakar olmuyor, tutar eteğini, çıkar Vefa Hazretlerinin huzura.

“Efendim Affınıza sığınıyorum ” der, “Vaziyet böyleyken böyle!”
Ebûl Vefa hazretleri çok şaşırır. Kırbaların parasını fazlasıyla öder. Sucu ıkıla sıkıla parasını alır ve sucudan helallik diler. Saka bir hoş olur.

“Keşke eşiğine sultanların baş koyduğu veliyi üzmeseydim” der. Pişman, mahçup dergâhı terkeder.

Ebûl Vefa hazretleri çocuğa hiçbir şey demez. Hemen hanımını bulur. “Aman hatun, iyi düşün”der, “biz bir hata yaptık ama nerede?”
O gün tırnaklarını saçlarına geçirir, adeta beyinlerini kanatırlar. Uykuyu dağıtırlar. Hanımı sabaha karşı “Tamam!” der, “Galiba buldum!”

-Anlat hele der?
-Çocuğumuza hamileyken. Kız kardeşim bir yere uğrayacak olmalıydı sepetini bırakmıştı bize. Sepet içinde bir limon parladı. Canım nasıl çekti. Bana aş erdiğinde mutlaka tadına bakmalısın bakmazsan çocuk Allah göstermesin eksik doğar gibisinden öğütler verdiler.

Kardeşimi biliyorsun. Bir şey istemeye gör, canını verir. Limonun lâfını etsem, mutlaka bize bırakacak, kendi limonsuz dönecekti evine. Aklıma başka bir yol geldi. Limonu iğneyle deldim, bir damla emdim. Nefsimi körlettim. Ama unuttum gitti. Hata bende, limonunu deldiğimi söylemeliydim dedi,

-Aman kalk bacına gidelim.
-Bu saatte mi?
-Evet bu saatte!
-Ne diyeceğiz?
-Helallik dileyeceğiz.

Helalliği alırlar ve Sonrasını tahmin ediyorsunuzdur. Çocuğun huysuzluğunu kendiliğinden güzelleşti

Hangimiz bugün bu kadar hassasız,


Çocuklarımız bizim geleceğimiz, Allah diyen ve bunu canı gönülden diyen çocuklarımız geleceğimizi aydınlatsın.


Allah yar ve yardımcımız olsun.



Hiç yorum yok: