Peygamberlik Hakkında Akli Yaklaşım
Büyük şehirlerde, görürüz ki, elektrik enerjisiyle yüzlerce fabrika çalışır, tren, tramvay ve benzeri araçlar gidip gelir, akşam olur olmaz binlerce, yüz binlerce ışık yanar, yaz mevsiminde her yerde havalandırma cihazları çalışır. Ama bu olaylar bizi hayrete düşürmez, bu eşya ve aletlerin yanması veya hareket etmesi konusunda en küçük tereddüde kapılmayız. Bu neden böyledir? Çünkü, söz konusu aletlerin bağlı oldukları kabloları gözümüzle görürüz. Sonra bu kabloların hangi elektrik santrallerinden geldiğini de biliriz. Söz konusu santrallerde çalışan kişiler hakkında da bilgimiz vardır. Elektrik santrallerindeki görevlilerin bir elektrik mühendisine bağlı olduğunu biliriz. Biz o mühendisin elektrik uzmanı olduğunun da bilincindeyiz. Birçok kompleks aletlerin bir araya gelmesiyle elektrik üretildiğini, daha sonra bunun ilgili yerlere sevk edildiğini biliriz.Elektrik akımıyla ampullerin yandığını, vantilatörlerin döndüğünü, tren ve tramvayların hareket ettiğini ve fabrikaların çalıştığını anlarız. Elektriğin etki ve sonuçlarını görerek, sebep ve kaynakları hakkında herhangi bir ihtilafa veya tereddüde düşmememiz sebep-netice ya da etki ile tepki arasındaki bulun aşamayı duyularımızla algılamamızdan ileri geliyor. Farz edelim ki, aynı lambalar yansa vantilatörler çalışsa, trenler ile tramvaylar hareket etse, çarklar dönse makineler çalışsa, ama bunlara cereyanın geçmesini sağlayan kablolar gözümüzle görülmeseydi, trafo veya elektrik santrali duyularımızdan uzak olacaktı. Trafoda çalışanlardan ve elektrik santralinin bir baş mühendisi olduğundan da haberimiz olmayacaktı. Böyle bir durumda elektriği görünce aynı umursamazlık ve soğukkanlılığı gösterebilecek miydik?
Belli ki bunun cevabı hayır olacaktır. Neden?
Çünkü, sonucun sebebi saklı olduğu belirtilen kaynak bilinmediği zaman insanın içine tereddüt, hayret, tedirginlik ve endişenin düşmesi, aklın bu sırrı araştırmaya kalkışması ve esrar perdesi içinde olanlarla ilgili kıyas ve spekülasyonların yapılması gayet tabiidir. Şimdi bu faraziye üzerinde biraz daha etraflıca düşünelim. Diyelim ki, farz ettiğimiz olay hakikaten dünyada vardır.
Yüz binlerce, milyonlarca lambalar yanıyor, milyonlarca vantilatör çalışıyor, fabrikalar mal üretiyor, ama bütün bunları çalıştıran gücün ne olduğunu, nereden geldiğini bilmiyoruz. Bu durumda bütün İnsanlar şaşkınlık içindedir. Herkes ortadaki bu gerçekler konusunda aklına gelenleri söylüyor. Biri diyor ki, bütün bunlar kendiliğinden yanıyor, hareket ediyor, çalışıyor, bunları çalıştıran ayrı ve üstün bir güç yoktur. Başka birisi diyor ki, söz konusu aletler hangi maddelerden olmuşsa o maddelerin terkibiyle onlar yanıyor veya çalışıyor. Bir başkası da diyor ki, bu maddeler dünyasının ötesinde bazı ilâhlar var. İşte bu ilâhlardan bazısı lambaları yakıyor, bazısı trenleri çalıştırıyor ve gene bazısı fabrikaları çalıştırıyor. Bazı kimseler ise düşünmüş, taşınmışama bir sonuca varamamış şaşkın bir haldedirler. Bıkmış, usanmış ve demişlerdir ki aklımız bu tılsım ve sırrın köküne inememiştir, biz sadece görüp, hissettiklerimizi biliriz, gerisini anlayamayız ve anlayamadığımız şeyleri ise ne doğrulayabilir ne de reddedebiliriz. Bütün bu gruplar birbiriyle çekişiyor ve kavga ediyor, ama kendi görüşlerini savunmaları ve başkalarının görüşlerini reddetmeleri için kimsede kıyas, zan ve tahminden başka bir şey yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder