Kardeşlerim! Bizler için ayrı bir anlam ve önem ifade eden üç ayların yarısına geldiğimiz şu günlerde, Ramazan’ın mübarek iklimine adım adım yaklaşmaktayız. 1 Haziran pazartesi gününü salıya bağlayan gece, nice hikmetlerle dolu Berat Kandilini idrak edeceğiz. Ruha ağır gelen her türlü sıkıntıdan, insanı inciten her türlü hatadan, yaratılış amacımıza ve Rabbimizin rızasına yakışmayan her türlü kötülükten, berat etmek için eşsiz bir fırsat daha yakalayacağız. Zihnimizi, gönlümüzü, maddi ve manevi anlamda her türlü prangadan kirden tezkiye imkanı bulacağımız Berat Gecesini ihya edeceğiz.
Kardeşlerim! Bu gece bizlere, hayatın telaşı içerisinde türlü umutlar, türlü amaçlar uğrunda koşarken çoğu defa kendimizi, varlık amacımızı unuttuğumuzda bizi bize hatırlatan kutlu zaman dilimidir. Geçmişimizle yüzleşmeye, bugünümüzü değerlendirmeye, yarınımızı ise Rızay-ı Bari doğrultusunda inşa etmeye davet eder. Bu itibarla Berat, geçmişe dair günah ve kusurlarımıza yönelik bir tevbe ve istikbalimize dönük bir umut olur.
Kardeşlerim, Her yıl idrak ettiğimiz Berat gecesi, ilk olarak bizlere her türlü şer, kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmamız gerektiğini ifade eder. İkinci olarak, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmaya bir fırsat sunduğu gibi, kendimize, ailemize, kardeşlerimize ve bütün insanlara karşı affedici ve bağışlayıcı olmayı hatırlatır. Berat, kırılan kalpleri onarma, incinen onurları imar etme, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günü ve gecesidir. Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaratılanı affetme günüdür. Üçüncü olarak bu gece; arzularımızın, tutkularımızın, heva ve heveslerimizin, bencilliklerimizin egemenliğinden, nefsimizin esaretinden kurtularak gerçek özgürlük beratımıza nasıl kavuşacağımızı bizlere öğretir.
Kardeşlerim, Berat gecesi aynı zamanda af ve mağfiret gecesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Yüce Rabbimizin bu gece dünyaya rahmetiyle tecellî ederek: “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!”2 buyurduğunu bizlere müjdelemiştir. Bu bağışlanma mevsiminde bize düşen derin tefekkürdür, gönülden niyazdır, dönüşü olmayan tevbedir. Bu Kandil’de yenilenme ümidiyle gelin hep birlikte tevbe edelim. Zaman zaman, hırs, tamah ve bencilliğe kapılarak; dünyayı ahirete tercih eder hale geldiğimiz için tevbe edelim. En yakınlarımızdan bile sevgi ve merhameti esirgediğimiz; eşimizi ve çocuklarımızı ihmal ettiğimiz; akrabalarımızı, yetimleri, kimsesizleri, yardıma muhtaçları unuttuğumuz günler için tevbe edelim. Rabbimizin bize emanet ettiği dünya evini harap ettiğimiz için tevbe edelim. Kendimiz için din kardeşlerimiz için; İslam coğrafyasında ikilik ve kavgaların sona ermesi için; acılar içerisinde kıvranan alemi islamın sulh ve sükûnu, huzuru ve barışı için dua edelim. Yüce rabbimizin rahmet ve mağfireti tüm insanlıktan uzak olmasın. Kardeşlerim, Tevbeleri kabul eden Rabbimize sığındığımız bu mukaddes gecede, tevbemiz beratımız olsun. Yüce rabbimiz el açıp yalvardığımız bu gecenin ardından, bizleri günah yüklerinden arınmış; suçlarından berat etmiş; hayra anahtar, şerre kilit olmaya azmetmiş; yüreğini imana, ömrünü salih amellere açmış kullar olarak Ramazan’a ulaşmamızı nasip etsin. Beratınız mübarek olsun.
Hutbemi, Peygamberimiz (s.a.s)’in şu güzel ve anlamlı duasıyla bitirmek istiyorum: “Allah'ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınıyorum. Sana övgüleri saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” 3 Rabbim bizleri, seni hakkıyla öven, sena eden, hamd eden, şükreden kullarından eyle.
1 Zümer 39/53.
2 İbn Mâce, İkâmetü’s-Salavât, 191
3 Müslim, Salât, 222
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder