Dolaysız Bilgi ve Gözlem
Allahu Teâlâ, peygamberlerden her birini, konumları oranında yeryüzü ve göklerin çeşitli gizli bölgelerinde gezdirmiştir. Maddeler dünyasının perdelerini aralayarak gözlerinin önüne gerçekleri bulun çıplaklığıyla sermiştir. Peygamberler bu hakikatlere itiraz etmeden iman etmeye davet edilmişlerdir. Bu durum da, mevkî ve makamlarının bir filozoftan daha farklı olduğunu göstermekledir. Zira filozof ne söylerse kıyas ve tahminlerine göre söyler. Eğer kendi durumuna tam manasıyla vakıf olsaydı kendi görüşünün doğruluğunu ısrarla belirtebilirdi. Fakat Nebi’ler ve Rasûller ne diyorlarsa doğrudan ve dolaysız bilgi ve gözlemlerine dayanarak söylerler. Sağlam ve kesin bir gözleme sahip oldukları için gerçekleri, kendi gözleriyle gördüklerini halka söyleyebilirler. "Bu kafile (Mısır'dan) hareket edince babaları dedi ki: 'Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum, sonra bana demeyin ki bunamışımdır". (Yusuf; 94)
Yukarıdaki âyetten peygamberlerin bazı gizli ve olağanüstü güç ve yeteneklere sahip oldukları kendiliğinden anlaşılıyor. Düşünün bir defa, kafile, Hazreti Yusuf (a.s.)'un gömleğini alıp, Mısır'dan yola koyulur koyulmaz, yüzlerce mil uzakta babası Hazreti Yakub (a.s.) onun kokusunu almış oluyor. Fakat aynı zamanda bu güç ve yeteneklerin peygamberlerin kişisel yetenekleri olmayıp, Allah'ın birer lutfu olduğu da anlaşılıyor. Allahu Teâlâ (cc.) kendi istediği kadar, peygamberlere hareket serbestisi tanımaktadır. Meselâ, Hz. Yusuf yıllarca Mısır'da kalmasına rağmen, bu süre içinde Hz. Yakub hiçbir zaman kokusunu alamamıştı. Fakat birden bire duyuları o kadar güçlendi ki gömlek Mısır'dan çıkarılır çıkarılmaz, kokusunu almış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder