"Ey Muhammed, de ki: 'Ben hepiniz için (gönderilmiş), yer ve göklerin sahibi ve maliki olan Allah'ın peygamberiyim".(A'raf; 158)
"Her ümmetin bir rasûlü vardır".(Yunus; 47)
Dikkat ederseniz, burada ümmet kelimesi tek bir ümmet veya millet için kullanılmamıştır. Buradaki anlamına göre, bir peygamberin talimatı hangi kavimlere ve milletlere ulaşmışsa, onların tümü bir ümmeti teşkil ediyor. Ayrıca, bir rasûlün bir ümmet içinde her zaman yaşaması gerekmiyor. Önemli olan o
rasûlün talimatıdır. Eğer talimatı ve bıraktığı eserler yaşıyorsa ve herkesin ondan istifade etmesi mümkünse, o rasûl yaşıyor demektir. Eğer bir peygamberin talimatı ve mesajı dünyanın bütün insanlarına ulaşabiliyorsa, bütün İnsanlar bir ümmet sayılır.
rasûlün talimatıdır. Eğer talimatı ve bıraktığı eserler yaşıyorsa ve herkesin ondan istifade etmesi mümkünse, o rasûl yaşıyor demektir. Eğer bir peygamberin talimatı ve mesajı dünyanın bütün insanlarına ulaşabiliyorsa, bütün İnsanlar bir ümmet sayılır.
Bundan dolayıdır ki, Hazreti Muhammed (a.s.)'in dünyaya gelişi ve talimatının bütün insanlara ulaşmasından sonra, bütün İnsanlar onun ümmeti haline geliyor. Bu vaziyet, Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber (a.s.)’in hadisleri asıl şekilleriyle varolduğu sürece devam edecektir. İşte bu sebeple, yukarıdaki âyette, "her milletin bir rasûlü" yerine "her ümmetin bir rasûlü vardır" buyurulmuştur.
Allahu Teâlâ, her bölgeye ve ülkeye birer nebi göndermek yerine bütün dünyaya bir nebi göndermeyi tercih etmiştir ve bunun için Hz. Peygamber (a.s.)'i seçmiştir: "Eğer isteseydim, her yerleşim merkezine birer uyancı
gönderirdim". (Furkan; 51)
gönderirdim". (Furkan; 51)
Burada denilmek isteniyor ki, böyle bir şeyi yapmak Allah (cc.) için hiç de zor bir şey değildir. Ancak böyle yapmadı ve bütün dünyaya tek bir peygamber gönderdi. Nasıl ki bir güneş bütün dünyayı aydınlatıyor, bu tek hidâyet güneşi de
bütün insanların doğru yol bulmalarına yetecektir.
bütün insanların doğru yol bulmalarına yetecektir.
Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Peygamber efendimize "haberci", "tenbih eden", "uyarıcı" ve "gaflet ile delâlet'in kötü sonuçları hakkında insanları ikaz eden" gibi lakaplar verilmiştir.
Ayrıca kendisine "bütün insanlık için uyarıcı" da denilmiştir. Demek ki, Kur'ân-ı Kerim'in daveti ve Hz. Peygamber'in nübüvveti tek bir ülke için değil bütün dünya için ve belli bir zaman için değil, her zaman için geçerli ve yararlıdır. Bu mevzu, Kur'ân-ı Kerim'de muhtelif vesilelerle muhtelif şekillerde anlatılmıştır.
Meselâ: "Ey İnsanlar, hepiniz için (gönderilmiş) Allah'ın resûlüyüm". (A'raf; 158)
"Tarafıma bu Kur'an gönderilmiştir ki, bunun vasıtasıyla sizi ve bunun ulaşabileceği herkesi uyarabileyim". (En'am; 19)
"Ben seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdim". (Sebe; 28)
Aynı konu Hz. Peygamber'in hadis-i şeriflerinde de açık seçik bir şekilde anlatılmıştır. Örneğin, "ister siyah, ister beyaz olsun, ben herkese gönderildim",
"Eskiden bir nebi özel olarak kendi milletine gönderilirdi. Ben ise genel olarak bütün insanlara peygamber olarak gönderildim ve benim gelişim üzerine peygamberlerin gelişi sona erdi."
Gelecek Konu: Hz. Muhammed (a.s.) Allah’ın Son Peygamberidir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder