Habil ve Kabil'in başlattığı bizim devam ettirdiğimiz savaşlar bugünde devam ediyor, edecek gibide görünüyor. Habil ve Kabil'in hikayesini tekrar hatırlamak gerekirse, Habil ve Kabil Hz. Adem'in oğullarıdır, biri çiftçi diğeri ise çoban, Kabil mahsulünden Rab'bimiz için adak olması için ürünler getirir ve kabul olunmaz, Habil'in adağı ise sürülerinin ilk kuzularının en güzel besili hayvanlarından özenle seçilmiş bir hediye olmasıydı ve kabul edilir.
Rab'bimiz Kabil'in adağını kabul etmemesinin sebebi ürünlerin özen gösterilmeden sunulmasıydı, Eğer biraz düşünce adağın kabule kadar uğraşma olsaydı belkide doğru olan ortaya çıkardı. Bugünün çağı ile o günün çağı arasındaki farkı anlamak zor ama bugüne baktığımızda evin en küçük çocuğu bile anne veya babasına hediye almak istediğinde geceleri uyuyamaz nasıl bir hediye alsamda mutlu etsem diye düşünür durur, Anne ve Babanın mutluluğu çocuğun mutluluğu olur.
Kabil adağı kabul olan kardeşi Habil'i kıskançlığından dolayı öldürür, Dünyada ilk kanın yere düşme sebebi budur.
Burada aslında anlatılmak istenen İnsan! İnsanın neler yapabileceği.
Biz Müslümanlar imanın şartı olan kader ve kazaya inanan insanlarız ve geçmişteki peygamberin hayat hikayelerinden ayrıca Esma Hüsna'dan Rab'bimizin nasıl bir Rab olduğunu biliriz. Hata ve gaflete düşeriz, Düştüğümüzde hatamızın affı için, bizleri doğru yola iletmesi içinde günlük en az kırk defa Rab'bimize yalvarırız.
Bir gün Hz. Musa a.s yanına hiç çocukları olmayan bir çift gelir, Ey Musa Rab'bimize bizim için dua et, etki bizimde çocuğumuz olsun derler. Hz Musa a.s Rab'bimizle ilk buluşmada Rab'bim sen çiftin ne istediğini benden iyi biliyorsun der. Rab'bimiz Ey Musa o çifte ilet onların hiç çocuğu olmayacak der ve Hz Musa a.s da bunu çifte ulaştırır. Aradan seneler geçtikten sonra çift kucağında bir çocukla Hz. Musa a.s yanına gelirler. Hz. Musa şaşkın bir şekilde hemen tur dağında Rab'bimize bunun nasıl olduğunu öğrenmek ister. Rab'bimiz, ey Musa Bu kullarım benden bir çocuk sahibi olmak için o kadar çok dua ettiler ki bende dualarını kabul ettim der.
Bugün ki savaşların en başındada doyumsuzluk, dinsizlik veya mezhep çatışmaları vardır. Müslümanlık dininin temel taşları iyilik üzerine kuruludur. Var olanla yetinme çok olanla paylaşma ön plandadır. Biri öldürerek malı gasp etmeyi bırakın bir kenara ayağındaki çamuru başkasının duvarına sürdüğüne pişman olan, bir başkasının gölgesinden faydalandığını düşündüğü için helallik isteyen bir yapıya sahiptir Müslümanlık.
Böyle bir yapının veya bir Müslümanın savaşla işi olabilir mi? Olamaz.
İmanın esasları bellidir ve her Müslüman bilir uygulama konusunda zaaflarının sebebi dünya meşakkatidir.
Er-Rahman isminin içinde şu manalar vardır ” Yarattığı tüm varlıklara ayırt etmeden nimetlerini veren, merhamet eden, onları esirgeyen ve bağışlayan, mutlak ve sınırsız merhamet kaynağı…” Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Çok çalışanın Müslüman ayırt etmeksizin hakkını veren. Bir kütüb-ü Sitte'de ise " Bu dünyanın bir sivri sinek kanadı kadar değeri olsaydı kafirlere bir damla su vermezdim." Yani çalışkanlık yönünde ileri giden kafirler bugün biz Müslümanları savaş başlatan olarak göstermelerinin sebebi bizim onlardan daha az çalışarak, daha doğrusu yan gelip yatarak dünyada tembellik yapan bir sürü olarak görünmesinden kaynaklı. Komşunun aç yatıp yatmadığının hiç önemi olmadığı şu dönemde savaşlarında çıkması ve bu savaşların tamamının Müslüman topraklarda olması kadar doğal bir durumun olmasıda acı gerçeklerin ta kendisi.
Şura 43/30 Ayette " وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ " Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
Neden niçin yaşıyoruz, Nereden geldik nereye gidiyoruz. Gittiğimiz yerde bizi neler bekliyor, Bu sorularla meşgul olup iyi bir Müslüman olarak Hak'ka yürümeyi Allah bizlere nasip etsin, Hatalarımızı affetsin, topraklarımızda ve Müslüman topraklarında akan bu kanları durdursun.( Amin )
Fatih Akgül
Saygılar
Kabil adağı kabul olan kardeşi Habil'i kıskançlığından dolayı öldürür, Dünyada ilk kanın yere düşme sebebi budur.
Burada aslında anlatılmak istenen İnsan! İnsanın neler yapabileceği.
Biz Müslümanlar imanın şartı olan kader ve kazaya inanan insanlarız ve geçmişteki peygamberin hayat hikayelerinden ayrıca Esma Hüsna'dan Rab'bimizin nasıl bir Rab olduğunu biliriz. Hata ve gaflete düşeriz, Düştüğümüzde hatamızın affı için, bizleri doğru yola iletmesi içinde günlük en az kırk defa Rab'bimize yalvarırız.
Bir gün Hz. Musa a.s yanına hiç çocukları olmayan bir çift gelir, Ey Musa Rab'bimize bizim için dua et, etki bizimde çocuğumuz olsun derler. Hz Musa a.s Rab'bimizle ilk buluşmada Rab'bim sen çiftin ne istediğini benden iyi biliyorsun der. Rab'bimiz Ey Musa o çifte ilet onların hiç çocuğu olmayacak der ve Hz Musa a.s da bunu çifte ulaştırır. Aradan seneler geçtikten sonra çift kucağında bir çocukla Hz. Musa a.s yanına gelirler. Hz. Musa şaşkın bir şekilde hemen tur dağında Rab'bimize bunun nasıl olduğunu öğrenmek ister. Rab'bimiz, ey Musa Bu kullarım benden bir çocuk sahibi olmak için o kadar çok dua ettiler ki bende dualarını kabul ettim der.
Bugün ki savaşların en başındada doyumsuzluk, dinsizlik veya mezhep çatışmaları vardır. Müslümanlık dininin temel taşları iyilik üzerine kuruludur. Var olanla yetinme çok olanla paylaşma ön plandadır. Biri öldürerek malı gasp etmeyi bırakın bir kenara ayağındaki çamuru başkasının duvarına sürdüğüne pişman olan, bir başkasının gölgesinden faydalandığını düşündüğü için helallik isteyen bir yapıya sahiptir Müslümanlık.
Böyle bir yapının veya bir Müslümanın savaşla işi olabilir mi? Olamaz.
İmanın esasları bellidir ve her Müslüman bilir uygulama konusunda zaaflarının sebebi dünya meşakkatidir.
Er-Rahman isminin içinde şu manalar vardır ” Yarattığı tüm varlıklara ayırt etmeden nimetlerini veren, merhamet eden, onları esirgeyen ve bağışlayan, mutlak ve sınırsız merhamet kaynağı…” Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Çok çalışanın Müslüman ayırt etmeksizin hakkını veren. Bir kütüb-ü Sitte'de ise " Bu dünyanın bir sivri sinek kanadı kadar değeri olsaydı kafirlere bir damla su vermezdim." Yani çalışkanlık yönünde ileri giden kafirler bugün biz Müslümanları savaş başlatan olarak göstermelerinin sebebi bizim onlardan daha az çalışarak, daha doğrusu yan gelip yatarak dünyada tembellik yapan bir sürü olarak görünmesinden kaynaklı. Komşunun aç yatıp yatmadığının hiç önemi olmadığı şu dönemde savaşlarında çıkması ve bu savaşların tamamının Müslüman topraklarda olması kadar doğal bir durumun olmasıda acı gerçeklerin ta kendisi.
Şura 43/30 Ayette " وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ " Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
Neden niçin yaşıyoruz, Nereden geldik nereye gidiyoruz. Gittiğimiz yerde bizi neler bekliyor, Bu sorularla meşgul olup iyi bir Müslüman olarak Hak'ka yürümeyi Allah bizlere nasip etsin, Hatalarımızı affetsin, topraklarımızda ve Müslüman topraklarında akan bu kanları durdursun.( Amin )
Fatih Akgül
Saygılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder