Bu Blogda Ara

29 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi

EN BÜYÜK BOZGUNCULUK, DİNİN MUAZZEZ DEĞERLERİNİ İSTİSMAR ETMEKTİR. 

Kardeşlerim! Peygamberimiz (s.a.s.), kendisine ilk vahiy geldiğinde o yüce emanetin sorumluluğu karşısında endişelenmişti. Hemen evine dönerek başından geçenleri, müminlerin annesi Hz. Hatice’ye anlatmıştı. Bunun üzerine Hatice Validemiz, şöyle demişti Resûl-i Ekrem Efendimize: “Korkma, endişelenme! Allah, seni asla mahcup etmez. Çünkü sen, akrabalarınla ilgilenirsin. Yetim ve kimsesizleri gözetirsin. Fakir ve ihtiyaç sahibinin yardımına koşarsın. Misafire ikramda bulunur, komşuna iyi davranırsın. Mazluma ve mağdura kol kanat gerersin. Hakkı savunur, doğrunun yanında yer alırsın.” 1 

Kardeşlerim! Aslında Hz. Hatice Validemiz, bu ifadeleriyle hayatında bu erdem ve faziletlere sahip olanları Allah’ın mahcup etmeyeceğini müjdeliyordu. Nitekim tarih boyunca bu değerleri ayakta tutanları Rabbimiz, mahcup, mağdur ve mahrum etmemiştir. Tıpkı 15 Temmuz’da milletimizi mahcup etmediği gibi. Zira Yüce Allah, zalime karşı mazlumun yanında duranları mahcup etmez. Zira Yüce Allah, fakire, yoksula, ihtiyaç sahibine el uzatanları mağdur etmez. Zira Yüce Allah, garibe, yetime, kimsesize gönlünü açanları mahrum bırakmaz. Ve bu millet, ırk, dil, din, coğrafya ayrımı gözetmeksizin kendisine sığınanlara her daim gönül kapılarını açmış, onlara sığınak olmuştur. Ve bu millet yetimi, garibi, kimsesizi gözetmiştir. Ve bu millet zalime karşı mazlumun yanında durmuştur. Ve bu millet her şart ve durumda hakkı savunmuş, medeniyetler kurmuş, dünyanın dört bir yanına medeniyetler taşımıştır. 

Kardeşlerim! Bizler inanıyoruz ki; Yüce Rabbimiz, milletimizi mahzun etmeyecektir. Zira bu millet, geçmişten günümüze, imanını, vatanını, istikbal ve istiklalini en muazzez varlığı bilmiştir. Bu değerlerine namahrem ellerin değmesine izin vermemiştir. İstiklal Şairimizin, “Âsım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” dizelerinde dile getirdiği gibi milletimiz, toprağını, haysiyetini, izzet ve şerefini çiğnetmemiştir. İradesini, aklını ve ruhunu başkalarına teslim etmemiştir. 

Aziz Kardeşlerim! Cenab-ı Hak, hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde, ‘biz ıslah edicileriz!’ derler. İyi biliniz ki, onlar bozguncu ve ifsat edicilerin ta kendileridir. Fakat onlar, ne yaptıklarının farkında değillerdir.”2 Aziz Kardeşlerim! Ayet-i kerimede de buyrulduğu gibi tarih boyunca yeryüzünde en büyük bozgunculuk ıslah adı altında yapılmıştır. En büyük bozgunculuk din kisvesine bürünerek millete kötülük yapmaktır. En büyük bozgunculuk dinin muazzez değerlerini istismar ederek insanları aldatmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, hutbemizin başında okuduğum hadis-i şerifte “Bizi aldatan bizden değildir”3 buyurmuştur. 

Kardeşlerim! Milletimizin 15 Temmuz gecesindeki onurlu duruşu, şüphesiz nesiller boyu şükran ve minnetle anılacaktır. Milletin varlığına kast edenler ise elbette hüsrana uğrayacaklardır. Ancak başımızdan geçen bu büyük badireden elbette millet olarak çıkaracağımız büyük dersler vardır. Bu aziz millete bu kötülüğü reva görenleri unutmamalıyız. Yüce dinimizi, sahih kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeliyiz. Kalbimizi, gönlümüzü, ruhumuzu, aklımızı, fikrimizi, irademizi başkalarına teslim etmemeliyiz. Bizi Allah’a kulluk yerine kendine kul ve köle olmaya davet edenlere zerre kadar itibar etmemeliyiz. Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve kardeşliğimizi korumalıyız. Birbirimizin varlığını kendi varlığımız, hukukunu kendi hukukumuz saymalıyız. Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılık nedeni değil, zenginlik ve rahmet vesilesi görmeliyiz. Fitne ve fesada, hile ve tuzağa karşı feraset ve basiretle davranmalıyız. Yarınlarımızın, bugünlerimizden çok daha güzel olacağına dair inancımızı sürdürmeliyiz. Unutmayalım ki; bizi diri tutan, inancımız ve ümidimizdir. 

Kardeşlerim! Gelin hep birlikte Rabbimize şöyle yalvaralım: Ya Rabbi! Sana inandık, sana güvendik, sana tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, inayetsiz bırakma! Bize lütfettiğin hidayetten sonra kalplerimizi saptırma! Bizi sırât-ı müstakiminden ayırma! Rabbimiz! Bize rahmetinle muamele eyle! Her türlü inkârcı ve münafığa karşı bize yardım et! Bizleri onlar karşısında küçük düşürme! Allah’ım! Bozguncu ve fesatçılara karşı bizi her daim muzaffer eyle! Bizleri her türlü fitne ve fesattan, ikiyüzlülükten, kötü ahlaktan muhafaza eyle!4 Bizlere basiret ve feraset ihsan eyle! Ya Rabbi! Asırlardır İslam’ın sancaktarlığını yapan, senin adının gök kubbede yankılanması için çabalayan bu aziz milleti sen mahcup etme! 

Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1; Tefsîr, (Alak) 1. 
2 Bakara, 2/11-12. 
3 Müslim, İman, 164. 
4 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

22 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi


GÜN, MİLLETÇE KENETLENME VE GELECEĞİMİZİ İNŞA ETME GÜNÜDÜR

Kardeşlerim!

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin! Eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”1 Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminin durumuna şaşılır! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ona sabreder; bu da onun için hayır olur.”2 

Kardeşlerim! İçinden geçmekte olduğumuz zorlu süreçte engin rahmetiyle milletimizi büyük sıkıntılardan ve felaketlerden kurtaran Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu süreçte kendilerine şehitlik nasip olan bütün kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil ve metanet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar vermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. 

Aziz Kardeşlerim! 15 Temmuz gecesi millet olarak tarihimizin en zor, en uzun ve karanlık gecelerinden birini yaşadık. Yüce Rabbimiz, bütün unsurlarıyla milletimize kenetlenmeyi nasip etti ve milletimiz emanetine sahip çıktı. Hiç kuşkusuz millet olarak sahip olduğumuz bu birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu en büyük nimetlerden biridir. Hamdolsun! Bu büyük nimet sayesinde ateş çukuruna yuvarlanmaktan ve karanlığa gömülmekten kurtulduk. 

Kardeşlerim! Bu acı tecrübe bize şunu gösterdi: Hiçbir güç Allah aşkı ve vatan sevgisiyle dolu yüreklerden daha üstün olamaz! Bu hain saldırılar bize şunu öğretti: Şerefli milletimizi sindirmeyi, itibarını zedelemeyi hedefleyenler rezil ve zelil olmaya mahkûmdur! Kim mazlumun, mağdurun, muhacirin yanındaysa Cenab-ı Hakk’ın kudret, rahmet ve inayeti de onun yanındadır. Değerli 

Kardeşlerim! Allah’a sonsuz hamdolsun ki, bu topraklar asırlardır Müslüman yurdudur. Bu millet şüheda evladıdır. Bu ezanlar, bu cumalar İslam’ın şiarıdır. Bu dinin, tek bir harfi bile değişmeyen bir kitabı vardır. Bu dinin, en güzel örnek olma vasfına sahip bir Peygamberi vardır. Allah’ın bize verdiği bir akıl, bir kalp vardır. Bizim değişmez değerlerimiz, 14 asırlık engin bir tecrübemiz vardır. Hiçbirimiz Müslüman olarak bütün bunları bir tarafa bırakamayız. Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir kişiye ya da gruba teslim edemeyiz. Dünya menfaati için dinimizden geçemeyiz. Din-i mübin-i İslam’ı alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla fırsat veremeyiz. 

Muhterem Kardeşlerim! Geliniz, bu Cuma gününde, bu mübarek saatte hep birlikte el açıp Yüce Rabbimize yalvaralım: Allah’ım! İzzetine sahip çıkmak için tanklara meydan okuyan bu millete zeval verme! Asırlar boyunca mazlumların umudu olmuş, mağdurların yanında yer almış, muhacirlere kucak açmış bu milletin üzerinden rahmet ve nusretini eksik etme! Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak isteyenlere, topraklarımıza fesat tohumları ekmeye çalışanlara fırsat verme! Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici düşmanlardan bizleri halas eyle! Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik, gücümüzü sana ettiğimiz imandan aldık, yıkılmamıza ve dağılmamıza izin verme Allah’ım! Zalimlerin zulmüne rağmen bizi adaletten ve merhametten ayırma Allah’ım! Kötülerin kötülüklerine rağmen bizi iyilikten ayırma Allah’ım! İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, mağrur olup haddi aşan kullarından olmaktan sana sığınırız. Sen, milletimizin bu soylu direnişini bir adalet ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle! 1 Al-i İmran, 3/139. 2 Müslim, Zühd ve rekâik, 64. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Ve selam olsun “İSLAM KARDEŞLİĞİ”ne

Nerede kaldı insanlık, hani nerede Müslüman Vicdanlar satılmış, Allah korkusu yok, gözleri bürümüş kan Kin, öfke, nefret ve zulüm Katliam, gözyaşı, kan ve ölüm İnsanlık ölmüş, merhamet yok, kan kusuyor zalimler Diğer yandan kıs kıs gülüyor Emperyalistler Bu zulme seyircidir bazı İslam ülkeleri Hatta yardımcı olmuş daha da gitmişler ileri Çıldırmış asrımızın Firavunları, Karunları, Ebu Cehilleri Mazlum Müslümanlara uzanıyor kanlı elleri Kana doymayan bu zalimlerin topu ve tüfeği var Atomları, kimyasalları ve nükleer silahları var Kaskatı kalpleri, hain işbirlikçileri ve katliamları var Hain medyaları var, yalanları var, iftiraları var Bizim de gafletimiz, ihtilaflarımız, nemelazımcılığımız var Kilitlenmiş dillerimiz, kirletilmiş zihinlerimiz var Kör edilmiş gözlerimiz, kapatılmış kulaklarımız var Vurdumduymazlığımız, uyutulmuş halklarımız var Nerede bizim insaf, vicdan, şuur ve imanımız Uhuvvet, merhamet, yardımlaşma ve ihsanımız Hâlbuki duyarlı olmalıydık, uyanık ve canlı olmalıydık Kardeş olmalıydık, birlik olmalıydık, şuurlu olmalıydık Tek vücut olmalıydık, insaflı olmalıydık, imanlı olmalıydık Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için olmalıydık Rabbim bize şuur versin, ihlâs versin, ihsan versin Bize uhuvvet versin, birlik, dirlik ve iman versin Bu karanlık gecelerin sabahı yakındır inşa Allah Allah’ın vaat ettiği zafer Hakk’ındır inşa Allah Diğer Diktatörler gibi sonları olur rezil ve perişan İnşallah pek yakında gösterir Allah-ü Azimüşşan Yaşasın İslam Kardeşliği Yaşasın Mazlum Mü’minlerin direnişi Yaşasın Demokrasi Yanlıları ve Masum Destekçiler Kahrolsun Asrın Zalim Kurtları Kahrolsun Firavunlar, Karunlar, Nemrutlar Kahrolsun eli kanlı Diktatörler Kahrolsun Zalimler ve İşbirlikçileri Kahrolsun Emperyalist güçler ve yandaşları Selam olsun imanlı Mücahitlere Selam olsun Şehit ve Gazilere Selam olsun semaya kalkan ellere Selam olsun Rabbine niyaz eden dillere Nerede kaldı insanlık, hani nerede Müslüman Vicdanlar satılmış, Allah korkusu yok, gözleri bürümüş kan Kin, öfke, nefret ve zulüm Katliam, gözyaşı, kan ve ölüm İnsanlık ölmüş, merhamet yok, kan kusuyor zalimler Diğer yandan kıs kıs gülüyor Emperyalistler Bu zulme seyircidir bazı İslam ülkeleri Hatta yardımcı olmuş daha da gitmişler ileri Çıldırmış asrımızın Firavunları, Karunları, Ebu Cehilleri Mazlum Müslümanlara uzanıyor kanlı elleri Kana doymayan bu zalimlerin topu ve tüfeği var Atomları, kimyasalları ve nükleer silahları var Kaskatı kalpleri, hain işbirlikçileri ve katliamları var Hain medyaları var, yalanları var, iftiraları var Bizim de gafletimiz, ihtilaflarımız, nemelazımcılığımız var Kilitlenmiş dillerimiz, kirletilmiş zihinlerimiz var Kör edilmiş gözlerimiz, kapatılmış kulaklarımız var Vurdumduymazlığımız, uyutulmuş halklarımız var Nerede bizim insaf, vicdan, şuur ve imanımız Uhuvvet, merhamet, yardımlaşma ve ihsanımız Hâlbuki duyarlı olmalıydık, uyanık ve canlı olmalıydık Kardeş olmalıydık, birlik olmalıydık, şuurlu olmalıydık Tek vücut olmalıydık, insaflı olmalıydık, imanlı olmalıydık Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için olmalıydık Rabbim bize şuur versin, ihlâs versin, ihsan versin Bize uhuvvet versin, birlik, dirlik ve iman versin Bu karanlık gecelerin sabahı yakındır inşa Allah Allah’ın vaat ettiği zafer Hakk’ındır inşa Allah Diğer Diktatörler gibi sonları olur rezil ve perişan İnşallah pek yakında gösterir Allah-ü Azimüşşan Yaşasın İslam Kardeşliği Yaşasın Mazlum Mü’minlerin direnişi Yaşasın Demokrasi Yanlıları ve Masum Destekçiler Kahrolsun Asrın Zalim Kurtları Kahrolsun Firavunlar, Karunlar, Nemrutlar Kahrolsun eli kanlı Diktatörler Kahrolsun Zalimler ve İşbirlikçileri Kahrolsun Emperyalist güçler ve yandaşları Selam olsun imanlı Mücahitlere Selam olsun Şehit ve Gazilere Selam olsun semaya kalkan ellere Selam olsun Rabbine niyaz eden dillere Ve selam olsun “İSLAM KARDEŞLİĞİ”ne

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Türkiye'de Askeri Müdahaleler - Darbe Girişimi - Bilinmeyen Darbeler

Darbe

Son günlerde en çok meşgul olduğumuz konu ülkemizdeki darbe girişimidir. Basından, basın aracılığı ile çeşitli uzmanlardan darbenin kimler tarafından yapılmak istendiği, başarılı olma durumunda ülkemizi neler beklediği çokça tartışıldı.

Biz Kimiz

Asırlardır bu topraklarda yaşayan bu insanların bu toprakları seçmelerindeki neden, atalarımızın bilgin zekalarında saklıdır. Coğrafi konum bereketli topraklar ve dahası...

Bu ülkede dünyadan her türlü insanı görebilirsiniz, yüz yıllar önce Gürcistan, İran, ırak, Suriye, Bulgaristan, Yunanistan ve diğer bir çok ülkeden Türkiye sevdalısı ve özünü bir kenara bırakıp evet gerçek hayat bu, gerçek dünya gayesi ve yaşam bu diyerek Türklüğü seçmişler Çocukları Türk olarak yaşamıştır. Ne mutlu Türküm Diyene derken bizler Kürdü, Çerkez'i Lazı 71,5 buçuk millet bir olarak diyoruz, Benim özüm gürcü, onunki yunan, diğer dünyanın başka yerinden gelmiş ismini duymadığınız hatta hayal edemeyeceğiniz bir ırk ama hepimiz Türk olmuşuz ve demişiz ki! Ne Mutlu Türküm Diyene!

Yaşam Alanının Önemi

Bu topraklar üzerinde oyun oynayanlar maalesef bir çok konuda yanılıyor, Bazen siyasi aldanma ve makam sevdasıyla bir birimizi üzüyoruz ülkemize zarar veriyoruz. Ölümü Unutuyoruz.

Biz vatanı neden bu kadar severiz bilir misiniz? Hiç sordunuz mu bu soruyu kendinize!?

Bizler bu dünyanın geçici olduğunu iyi biliriz, Nasıl emir edildiyse öyle yaşamaya çalışmışızdır, Tabi son 50 özellikle 25 yılda dünya genelinde çok şey değişti. Değişim emrin geldiği yere saygı ve şükrünü üst planda tuttuğu için bir çok şeyin anlam ve önemi yok.

Vatan sevgisi imandandır. İmanı olmayandan zaten bir şey bekleyemez, üstelik arkanı sağını solunu kollamak zorundasındır.

Peygamber aşığı bir millet, onun emirlerinin tamamı Allah'tandır diyerek kendini peygamber ahlakı ile geliştiren bir toplum başına ne gelirse gelsin ah vah yapmaz . Elindeki ekmeği alabilirsin ama Yurdunu asla alamazsın eğer Yurdunu almaya çalışırsan o senin Yurdunu alır. Çünkü namus şeref, malını korumak dinin emirlerindendir, Bu millet mala üzülmez, korur kollar ama namus şerefi için dünyayı yakar.

Tv kanallarında yavaştan yavaştan içimize girerek örf ve adetlerimizi bizlere unutturmaya çalışıyorlar, kızlarımızın giyim tarzından, erkek çocuklarımızın yengelerine aşık olmasına kadar bir sürü abüdik gubidik yayın. Yavaştan yavaşa derken alışma konusudur, bugün sokakta öpüşen bir çift görseniz yadırgamazsınız, Neden! tvlerde göre göre bizim için normalleştide ondan, halbuki bırakın öpüşmeyi, sevdiğiniz, namusunuz olacak kişinin evlenene kadar elini dahi tutturmaması gerek.

Kamu

Bugün bu topraklarda yaşayan asil insanların vergileri ile beslenen siyasetçiden askerine askerinden öğretmenine, öğretmeninden savcı ve hakime bir çok kamu personeli, devlet sağlamdır tıkır tıkır işimi yapmasamda maaşımı alırım devlete gireyim derse yanılır. İlahi adalet biz insanların en ağır cezası müebbetten veya idamdan daha ağırdır biline dursun.

Ülkemizde darbe girişimi yapanlar, bu ülkenin ekmeğini suyunu içti, evladını bu ülkenin verdiği vergilerle yedirdi içirdi büyüttü ve sonra!!! Geçmişimizi ve geçmişlerini unuttular, Bizi sınıflandırdılar. İşlerimizi kamu işlerinde son 15 yıl içinde iyileşme oldu, Kendimizi devlet olarak baya, buna birileri nankörlük etse sınıf atladık, hemde her konuda ama neden tıkır tıkır maaşını alanlar halende aksatmaya çalışan çürükler var. Unutmayın ki bir özel şirkette çalışarak o şirkette çalışan 100 veya 1000 kişi ile helalleşmek var birde 78 milyon insanla helalleşmek var, işini iyi yap hem sen hem ülkem daha iyi olsun. Hem böyle bir hakkın yok.

Hainliğin Irkı Dini Rengi Olmaz.


Ülkeye hizmet adında dinide kullanarak güven kazanan kişiler kendi içlerinde küçük gruplar oluşturdular, bu grupların içlerinde kendi aralarında guruplar, o guruplar içinde başka gruplar oluşturularak ülke geneline yayılarak devlet okullarında, özellikle orta okul ve Lise olmak üzere okulun en akıllılarını seçtiler, Gariban kesim Ailelere giderek, iyi bir gelecek vaadi ile çocuklarını onlardan, dinide kullanarak istediler, Aileler, çocuğumuz hem mevki sahibi olsun, hem vatanına milletine hizmet etsin hem de dindar yetişsin diye Bu hainlere evlatlarının geleceğini teslim ettiler, Bu gurupların en üstüne ulaşabilmek için abiler takımı, o takımdan diğer takıma bir labirent içinde gezer durursunuz kendilerine göre lidere ulaşamazsınız, sistem şu bu gibi değil, Resim var gerçeklik yok, söz var belge yok, icraat var delil yok mantığı.

Son haftalarda yaşanan ve bu yaşananlara Özellikle Ülkeyi ne hale getirdiler diyenlere özellikle 80 öncesindekilere, geçmişinize bir dönün bakın.

Konu karmaşık gibi görünsede Din, Coğrafi Konum, Kıymetli topraklar, Siyasi becerimizin gelişmesi, akıllanmamız ve yıllardır söylene gelen Türkün türkten başka dostu yoktur değimi bu hainlere bizi kendi evlatlarımızla vurmaya itmeleridir. 

Ama akıl edemediler, türkler ihaneti başaramaz öylede oldu, binlerce vatan evladını kandırdınız, eline tank tüfek bunlar basiti F16 savaş uçakları verdiniz ama yine hainliği ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

Herşeyden önce para. Onlara göre paranın açmayacağı kapı yok,  Yüz yıllardır parayla açamadıkları kapıyı 40 yıl önce dinimizi kullanarak açmaya çalıştılar, ne oldu şimdi! Biz birşey daha öğrendik ve daha çok güçlendik ama sizin 40 yılınız kayboldu. İnşallah 400 yılınız daha kaybolur o yıllarda perişan olursunuz.



Bu Dünya

Bu dünya bir ağacın gölgesinde oturmaya benzer! Gelip geçicidir, Allah kullarını sadece kendisine kulluk etmeleri için yarattı.

Bugün bu topraklardaki hain planlar gün geçtikçe daha çok olacak, Gram Korkum yok, Sizinde yok biliyorum, Mühim olan çocuklarımız. Çocuklarımızı iman ve vatan sevgisiyle yetiştirdiğimiz sürece gözümüz arkada kalmaz. İslam ahlakı, dünya şan ve saygınlığından milyon kez iyidir. ipe assalar bırak vatan satmayı incittiğinin kalbini kazanmak için yeni vatanların fethini yaparsın, İslama, İslamı yayana ve Din sahibine bağımlılık bunu gerektirir.  

Kıssa

Sizlere kısa bir hikaye anlatayım: Baba ve çocuğun kurnazlık hikayesi: Baba oğlunun yaramazlıkların iyi sıkılır hem evde tutmak hemde bir uğraş vermek ister, gazeten tam sayfasında bir ülke haritası görür ve bu haritayı yırtarak paramparça yapar, birleştirmek belkide haftaları bulacak, çocuk 1-2 saat içinde haritayı birleştirir ve babasının önüne koyar. Babası şaşkın halde nasıl yaptın oğlum diye sorar, Babacım haritanın arkasında insan resmi vardı, insanı birleştirince haritada birleşmiş oldu babacım, cevabını vermiş

İnsanın Yanlış Doğruları

İnsan kendini sorguladığında doğruları ve yanlışları nasıl bilir? Peygamberini örnek alan bir toplum aklını mantığını kullanır ve kendini bilinçli şekilde Allah'a teslim eder ve bir çok hatadan mahrum kalır. Eğer yanlış ve doğru bilgilerinin asıl kaynağı güncel hayatsa işimiz zor demektir. İş işten geçmeden bir konuyu çeşitli kaynaklardan harmanlayarak araştırmak gerek. Unutmayın tarih yalan söylemez, tarihciler yalan söyler.

Doğru İnsan Allah için yaşayan İnsan'dır

Kainatta milyarlarca insan ve bu insanların binlerce farklı inançları var! Emin olun ve hiç bir Şüpheniz olmasın, Yerlerin göğün, doğu ve batının, Güneşin ayın bütün evrenin tek sahibi bütün soruların cevaplarını dünyayı yarattığında bıraktı bize. Bizi Kendi yüce kitabımızda anlattığı gibi bizler aceleci kibirli ve nankör olduğumuzdan bir çok doğruyu yanlış algılayıp, doğru sandığımız yanlışa yöneliyoruz.

Allah dilediğini yapar kelimesinin arkasındaki gerçeği ancak onun ilmine yaklaştığında görürsün. Güç kuvvet kısmını yine onun ilmine tarafsız yaklaştığında görürsün, İnanmak derdine veya inandıklarını arkana almadan, araştırmalarında bütün gerçekleri görerek hayretler içinde kalacaksın.

Bizi bölmeye çalışanlar bugün kendini Allah için yaşadığını zannedenler tarafından yapıldı. Bu yazdığım veya ithamda bulunmamın geçerli nedenleri var.

Etrafınızdaki din adamları şekil, konuşma veya anlatım bozuklarından dolayı sizi dinden uzaklaştırdığı olmuştur. 

Gerçek din adamı kendini tamamıyla dine adamış, Allah'ın emir yasaklarına, Öncelikle peygamberimi iyi bilecek eğer peygamberimi iyi bilirse davranışları ve Rab'bimizin bizden tam olarak nasıl bir kulluk istediği ortaya çıkar ayrıca, ona göre yaşar, hiçbir çıkar gözetmez, verdiği fetva veya farklı konularda her türlü araştırmayı tarafsız yapabilen zattır. Kendi kırılır başkasını kırmaz, nazik beyefendi, hanımefendi olur, taktir toplamak, ne adam be desinler diye uğraş vermez.

Bugün dünya basını karşısında koskoca ülke yöneticileri hakkında ileri geri geri konuşup, ülkenin vatandaşları hakkında ses tonunda alaycı tavırla açıklamalar yapan bir din hizmetkarı olamaz. Kendini zalime boyun eğdirmemekle savunması yapan dinimize büyük zarar veren bir şahıstan olsa olsa hain olur.

En basit örnekler biride, malınızı korurken eğer birileri tarafından öldürülürseniz şehitsinizdir, Bunu dinizimizin kaynaklarından rahatlıkla bulabilirsiniz.

Düşünsenize, tırnağınızla geldiğiniz biryerlere, devlet başındakilerinin zalim olduğunu düşünüyor, Zalim devlet yöneticileri malınıza el koyuyor sen kalk  dünyaya Türkiyeyi zalimler yönetiyor diye bas bas bağırıyorsunuz ve koltuğunuza yayılıyorsun.

Gerçek bir Müslüman hiç bir şeyi düşünmez ve kalkar gelir kardeşim ortada büyük bir yanlış var, ki karşınızdaki zalim olsa da asılacağını öldürüleceğini bilsede Allah için verdiği hizmetin meyvesini yemek için can atar, Düşünsenize okullar veya verilen hizmetler din adına ve elinize eğer hakikaten suçsuz olduğunuzu düşünüyorsanız artık büyük bir mertebeye ulaşma vaktinizin geldiği anlamına gelen koskoca kapı açılmış ve siz o kapıdan girmem diyorsunuz!? Neden çünkü oyunda ondan. Çünkü islamla alakası yokta ondan, Maskesi düştüde ondan.

Değerli dostlar Müslümanlık verilmiş büyük nimettir, Farkında olarak yaşayabilene ne mutlu, Müslümanlığın doğuşundan bu zamana kadar ülkemize değil Müslümanlığına hep darbe vurulmak istenmiştir, burada kendini Allah için yaşadığını zanneden geçmiş hikayelere de bakarsa, zalimin gerçek Müslüman üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Bugün dünyanın bütün gelişmiş silahları bizi yıkmaya, haritadan silmeye kalkışsa Allah istemedikçe bir adım ileri gidemezler.

Sahte Kaynaklar.

Müslümanlar üzerinde o kadar çok oynanıyor ki bizler sadece patlayan bombalarla oynanıyor zannediyoruz.Görünen yüzü bombalar, ya görünmeyen yüzü! Bu olaylar asırlardır var, Yüce kitabımızda da belirttiği gibi yüzümüze gülerler arkamızdan iş çevirirler.

Yüce kitabımızın değiştirilemeyeceği konusunda Rab'bim bizzat garanti vermiştir. ki 1400 Yıldır değiştirilememesinin tek nedeni budur. Ama alimlerimizin büyük islam hizmetkarı hocalarımızın kaynaklarını hep değiştirilmekte ve değiştirilmeye de devam ediyorlar.

Bugün Peygamberimin hayatını yanlış baskılarla cild cild çıkaranlar ve bu kitaplarda maşa olduğunu görmeyen avanaklara haddime düşmeyen kelimeler yazmak istemiyorum. Bu bir sınav ve Müslüman bunu görmek zorunda diyerek önlem alarak yaşamalı diye düşünüyorum.

Aldanmamak için çeşitli kaynakları araştırarak bilgimizi artıracağız. Doğru kişileri, gerçek dostları ancak böyle buluruz, Kısaca bu hainlere ve İslam düşmanlarına karşı çok çalışmamız gerek.

Bilirsiniz ki bir ağaç meyve verebilene kadar kaç kış geçiriyor.

Darbe olsaydı bugün bizi neler bekliyordu!

Hayallerinizi 20-25 Yıl rafa kaldırın, Bugün maddi imkansızlardan dolayı hayallerini gerçekleştiremeyen avanaklar kendini özgür hissetmez. Armut ağzıma düş diyen gençlerimize diyecek lafım yok.

Makarnacılar tabiri bir laf dolanırdı bir ara, Makarna bulursanız öpün başınız üstüne koyun.

İsteklerinizi yerine getirmek için bugün harcadığınız paranın 5-10 katını harcayarak ulaşamazsınız, elinizi kolunuzu sallayarak akşam saatlerinde gezemezsiniz, bebeği elinden alınmış bir kız çocuğu gibi hissedersin kendini.

Heyecanlar ve bütün beklentilerde umut sadece bir başkasının kontrolü altına geçer.

Mal varlığınızın tamamına sudan bahanelerle el koyma durumu var.

Şerefiniz ve namusunuz koruma ayrıca çocuklarınızın geleceği konusunda endişeleriniz olur.

Özgürlüğü sadece onların yazdığı kitaplarla tarif edebiliriz ama yaşayamayız.

Daha çok canımız sıkılmasın!

Hata ve kusurlarımız olduysa af ola.

Birlik beraberliğimiz Allah'a emanet, Hakkımızda herşeyin hayırlısı...


15 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi - Hayatımızı İbadet Kılabilmek

Kardeşlerim! Sahabeden üç kişi Peygamberimiz (s.a.s)’in eşlerine gelerek onun ibadet hayatı hakkında sorular sordular. Efendimizin ibadet hayatı kendilerine anlatılınca ibadetlerini az bulup daha fazla ibadet etmeleri gerektiğine karar verdiler. İçlerinden biri gece boyunca namaz kılacağını, diğeri her gün oruç tutacağını, öteki ise hiç evlenmeyeceğini söyledi. Onların bu konuşmalarını işiten Rahmet Elçisi, kendilerini şu şekilde uyardı: “Allah’a yemin ederim ki, ben aranızda Allah’tan en çok korkan ve O’na en bağlı olanım. Bazen nafile oruç tutarım bazen tutmam. Hem namazımı kılar hem uyurum; hem de evlenirim. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o benden değildir.”1 

Aziz Kardeşlerim! İnsan takatini zorlayan bir anlayışa yönelen bu sahabîleri, bizzat kendi yaşantısını örnek göstererek uyarmıştı Allah Resûlü. O, bir defasında da şöyle buyurmuştu: “Dinde, insanın gücünü aşacak uygulamalar yoktur. Takatinin üstünde ibadete kalkışan kimse, dini yaşama konusunda âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın!” 2 Bu sözüyle, bizden istenenin dünyadan el ayak çekip kendimizi tamamen ibadete vermek olmadığını belirtmişti. “Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.”3 buyurarak da Rabbimize sadakatimizin, şükrümüzün bir tezahürü olan ibadetlerimizi ihmal etmemeyi öğütlemişti. 

Kardeşlerim! Rahmet, bereket ve bağışlanma mevsimi olan Ramazan ayını bir kez daha geride bıraktık. Manevi duygularımız, kulluk şuurumuz, bu süreçte daha da yoğunluk kazandı. Bu kutlu ayda ibadetlere daha fazla sarıldık. Oruç tuttuk. Namazlarımızı eda etmeye çalıştık. Sahurun bereketini, iftarın sevincini, teravihin heyecanını doyasıya yaşadık. Sabırla, şükürle nefislerimizi terbiye ve tezkiye etmenin yollarını aradık. Kendimiz ve kardeşlerimizin kurtuluşu için, ülkemiz ve İslam âleminin birlik ve huzuru için, insanlığın hidayeti için dua ve niyazlarda bulunduk. Birbirimize sofralarımızla birlikte gönüllerimizi açtık. Zekât ve sadakalarımızla, fitrelerimizle paylaşmanın zirvesine çıktık. Gönül kırıp gönül yıkmaktan kaçındık. Kırılan gönülleri yapmaya, zedelenen onurları onarmaya çalıştık. Kur’an ayında hayat kitabımız Kur’an’ı gönül semalarımıza yeniden indirmek için çabaladık. Bayramla birlikte kardeşliğimizi, bir ve bütün olduğumuzu bir kez daha haykırdık. 

Aziz Müminler! Ramazanın bize veda edişinin ve on bir ay ondan ayrı kalacak olmanın burukluğu var hâlâ yüreğimizde. Lakin bizler biliyoruz ki, Ramazanın bitimiyle elbette görev ve sorumluluklarımız sona ermiyor. Zira fani dünyadaki imtihanımız devam ediyor. Âhirette ebedi bayramlara kavuşabilmemiz için Ramazanda kazandığımız güzellikleri yıl boyunca korumamız gerekiyor. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”4 ayetinin bilinciyle ibadet ve kulluk şuurumuzu her daim canlı tutmamız gerekiyor. Öyleyse geliniz, Ramazanda olduğu gibi namazlarımızı aşkla ve huşuyla kılmaya devam edelim. Zihnimiz olumsuz düşüncelere, dilimiz kem sözlere, gönlümüz kötü duygulara karşı iftarı olmayan bir oruçta olsun. Ramazanda arınan, durulan zihinlerimiz, gönüllerimiz her daim pâk olsun. Yalan, gıybet, iftira, dargınlık, kırgınlık, ayrılık-gayrılık, ihtiras, bencillik, israf gibi mümine yakışmayan durumlardan kaçınalım. Rabbimiz katında ve insanların nezdinde değerimizi düşürecek her türlü çirkinliğe karşı kendimizi korumaya devam edelim. 

Kardeşlerim! Geliniz, Ramazanda olduğu gibi gönül kapılarımızı birbirimize ardına kadar açalım. Fakire, yoksula, ihtiyaç sahibine, kimsesize, yetime, öksüze şefkat ve yardım elimizi uzatalım. Ramazan ve bayramla pekişen kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek söz ve davranışlardan uzak duralım. İftar sofralarında, namaz saflarında buluştuğumuz gibi hep birlikte ebedi cennette buluşmanın ve kurtuluşa ulaşmanın gayretinde olalım. Geliniz, hayatımızı Ramazan kılalım, ibadet kılalım. Unutmayalım ki; bizi Rabbimizin rızasına götürecek olan teslimiyetimizdir, taatimizdir, samimiyetle yapacağımız ibadetlerimizdir, hayır ve iyiliklerimizdir. Ve bilelim ki, biz Rabbimize yöneldiğimiz müddetçe Rabbimiz bize merhametiyle muamele edecektir. Bizler O’na yürüyerek gidersek O bizlere koşarak gelecektir.5 

Kardeşlerim! Yüce Rabbimiz, hepimizi sorumluluğunun bilincinde olanlardan eylesin. Hutbemizi Efendimiz (s.a.s)’in öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum: “Allah’ım, seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et!”6 

1 Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5. 
2 Buhârî, Îmân, 29. 
3 Buhârî, Libâs, 43. 
4 Hicr, 15/99. 
5 Buhârî, Tevhîd, 50. 
6 Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 26. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

8 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi - Rabbimize Yakınlaşma Vesilesi: Sıla-i Rahim

Kardeşlerim! Peygamberimiz (s.a.s), Mekke’den başlayan uzun ve meşakkatli yolculuğun nihayet sonuna gelmişti. Müminlerle birlikte yurt edindiği, İslam’ı dalga dalga yayacağı Medine’ye ulaşmıştı. Medineliler, günlerdir hasretle, heyecanla Allah Resulü’nün yolunu bekliyordu. İçlerinden birçoğu onu henüz görmemişti. “Ey bizden seçilen elçi, yüce bir davetle geldin. Sen bu şehre şeref verdin. Ey sevgili hoş geldin” nidalarıyla karşıladılar Rahmet Elçisi’ni. Kadın-erkek, büyük-küçük herkes yollara dökülmüştü. Onu yakından görmek, söyleyeceği ilk sözleri bizzat mübarek ağzından işitmek istiyorlardı. Kendisini merakla takip eden kalabalığa Peygamberimiz (s.a.s)’in ilk mesajlarından biri şu olmuştu: “Aranızda selâmı yayın. Birbirinize ikramda bulunun. Sıla-i rahmi, akrabalık ilişkilerini gözetin…” 1 

Kardeşlerim! Rahmet Elçisi (s.a.s), bu sözleriyle akrabalık ilişkilerinin ne derece önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmişti asırlar öncesinden. O, hayatı boyunca ailesinin, akrabalarının, çevresindekilerin hukukuna titizlikle riayet etmişti. Yakınlarını her daim gözetmiş, onlara karşı sorumluluğunu ihmal etmemişti. Peygamberimiz, insanlara olan vefasını her fırsatta samimiyet ve muhabbetiyle göstermişti. 

Aziz Müminler! Yüce dinimizin büyük önem atfettiği değerlerden biri de sıla-i rahimdir. Sıla-i rahim, başta ailemiz olmak üzere akrabamızla ilişkilerimizi sürdürmek, ilgilenmektir. Onların sevinçlerini, hüzünlerini paylaşmak ve birbirimize güvenli bir liman olmaktır. Darda kaldıklarında yardımlarına koşmak, düştükleri vakit ellerinden tutup onları kaldırmaktır. Dünyanın türlü hengâmesinde yorulan zihinlerimizi, gönüllerimizi birbirimizin şefkat, merhamet ve muhabbetiyle rahatlatmaktır. 

Kıymetli Kardeşlerim! Sadece bizimle bağını koparmayan akrabalarımızla ilişkimizi sürdürmek değildir sıla-i rahim. Asıl sıla-i rahim, sormayanı sorabilmek, aramayanı arayabilmek, gelmeyene gidebilmektir. Asıl yücelik, iyiliğini gördüklerimize değil, görmediklerimize de iyilik edebilmektir.2 Şu olay bunu ortaya koymaktadır: Sahabeden biri Peygamberimize gelerek, “Ey Allah’ın Resulü! Ben akrabalarımla ilişkilerimi sıcak tutmaya çalışıyorum, onlarsa beni arayıp sormuyorlar. Onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba davranıyorlar.” der. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s), o sahabeye, akrabalarının tutumunun yanlış olduğunu bildirir ve şöyle buyurur: “Sen böyle davranmaya devam ettiğin sürece Allah’ın yardımı seninledir.”3 

Kardeşlerim! Her geçen gün hayatımızı kolaylaştıran nice buluşlara şahit oluyoruz. Bilhassa teknoloji alanında baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Dünya, hızla küçücük bir köye dönüşüyor, mesafeler aradan kalkıyor. İstediğimiz anda bir tuşa dokunarak dünyanın öbür ucundaki insanlara ulaşabiliyor, onlarla görüşebiliyoruz. Ancak ne hazindir ki zaman zaman kendimizi, birbirimizi, en yakınımızdakileri ihmal ediyoruz. Kendimiz dışındaki insanları ve onların problemlerini gün geçtikçe umursamaz oluyoruz. Milyonların yaşadığı şehirlerde sevinci, üzüntüyü, varlığı, yokluğu bireysel olarak yaşamaya doğru savruluyoruz. Onlarca hatta yüzlerce kişiyle aynı binayı paylaşıyoruz, aynı çatı altında yaşıyoruz ama her geçen gün yalnızlaşıyoruz. Belki gün geçtikçe hanelerimiz genişliyor ama bir o kadar da gönüllerimiz daralıyor. Günümüzde gözbebeği evlatlarının yolunu bekleyen, yalnızlığa terk edilmiş nice anne-babalarımız var. Halinin hatırının sorulmasını bekleyen, unutulmaya yüz tutmuş nice akrabalarımız var. Bir nebze olsun dertlerinin paylaşılmasını, gönüllerinin alınmasını bekleyen nice mahzun, garip, boynu bükük yakınlarımız var. Bir selama, içten bir tebessüme, samimiyet ve muhabbete muhtaç nice komşularımız var. 

Kardeşlerim! Geliniz, cennete girebilme vesilesi olan sıla-i rahmi ihmal etmeyelim. Anne-babamızın gönlünü yapalım. Eş ve evladımızla, yakın uzak akrabamızla, komşularımızla ilişkilerimizi canlı tutalım. Ve kendimize şu soruları soralım: Biz yaşayıp örnek olmazsak, çocuklarımız kimden öğrenecek büyüklere hürmet ve hizmet etmenin güzelliğini? Yavrularımız nereden bilecek akrabayla yaşanınca sevinçlerin çoğaldığını, keder ve üzüntülerin paylaşıldıkça azaldığını? Hutbemi Yüce Rabbimizin şu emriyle bitirmek istiyorum: “… Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, hepinizi görüp gözetmektedir.” 4 

1 İbn Mâce, Et’ıme, 1. 
2 Buhârî, Edeb, 15. 
3 Müslim, Birr ve sıla, 22. 
4 Nisâ, 4/1. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

7 Temmuz 2016 Perşembe

Hadis-i Şerif

Melekler, Cuma günleri cami kapılarında, yanlarında defterler olduğu halde oturur ve "1'inci, 2'inci, 3'ncü" diye gelenleri yazarlar. İmam hutbeye çıktı mı defteri dürerler.
















Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 108 / No: 9
Ramuz El-Ehadis