Bu Blogda Ara

21 Kasım 2016 Pazartesi

Umutsuzluk Psikolojisi

Herhangi bir konuda Umut etmek konuya göre başarısızlığında gelme ihtimalini doğurur. Bununla beraber hayal edilen o bu şu veya farklı umutları düşünürsek, Hayallerin getirdiği gerçek hayata uygulama noktasında hayal ettiğiniz gibi olmasa bile sizi tatmin edici bir sonuca götürebiliyor.

Yaşantımızdaki gayelerimizin sonuçları bizleri mutlu veya mutsuz eder, devamlı ulaşamadığımız hayallerimizi bizleri umutsuzluğa iter ve kendimizi yaşayan ölü misali bir hal alır.

Peki beklentiler veya yaşantımızdaki negatif olayların önüne nasıl geçeceğiz.

Herşeyden önce insan kendini iyi tanımalı, hayattaki en zor işlerden biri insanın kendini bilmesidir!

Öncelikle mutlu veya herşey sorunsuz gibi görünen hayatların ızdıraplar sizin olsa belkide sizi intihara kadar götürebilir.

İnançlı insanlarda özellikle biz müslümanlarda şöyle bir kavram vardır umutla ilgili,

Elinden geleni yap, yılma, çok çalış olursa Allah'tan olmazsa Allah'tan düşüncesi mevcuttur, Çünkü imanın gereklerinden biridir Herşey Allah'tan olayını bilmek.

Günümüzde özellikle büyük şehirlerde insanlar işlerine gider gelir, Çoğu insanın beklentileri aldığı maaş üzerinden hayal kurarak helal kazançla hayatını sürdürür. Birde bu gidişatın ters yönleri var, elbette insanlar sadece aldıkları paralar kadar hayal kurmuyorlar, bu plan ileride çok param olursa, 2. ana plan var olan standartlar, var olan standartların dışına çıktığınızda, sadece 3-5 ay başkasının yaşadığı  hayatı hayal ederek yaşasanız dahi sizin hayatınızda olumsuzluklar teşkil eder ve sizi zora sokar.

Örneğin en çok yaptığımız başkalarının hayatlarını örnek almaktır, onun telefonun onun arabası onun evi onun takıldığı mekanlar falan filan. Esasında bunun dışındaki peşine düştüğümüz hayallerimiz gerçekleşmedikçe bizleri umutsuzluğa, umutsuzluk öfkeye öfkede bilinçsizliğe itiyor.

Eğer umutlarımızın hayatımıza anlam katarak değerli olması konusunda bir şey yapacaksak bunu kendi standartlarımıza göre yapmalıyız, 

Bu yazdıklarım hayatımızın %20 lik belki fazla belki eksik bir kısmını oluşturuyor, siz istesenizde istemesinizde umutsuzluk psikolojine düştüğünüz anlar olacaktır, Bunları aşmanın en iyi yolu inançlara bağlı kalmaktır. Aşk, ulaşılması güç yerler, hastalık ve bunun gibi düştüğünüz bir çok konu sizi bu yola sürükleye bilir.

Yanar döner bir kişilikle ne yaptığınızı bilmiyorsanız bu psikolojiden kurtulmanız zaman alabilir, Tatsız heyecansız bir hayatın içine girdiğinizde bu sizi yoracak ve sağlık problemleri baş gösterecek. Cilt yorgunluğu iştahsızlık ve bir sürü önüne geçilmez rahatsızlıklar.

Konuyu toparlamak gerekirse, eğer umutsuzluğa düştüğünüz konu, Hastalık, Aşk, Para, İş, Belirli belirsiz istekleriniz ise durun ve düşünün.

Kısacık bir hayatınız ve etrafınızda gerçekten sevebileceğiniz ve sevdiğiniz 3-5 kişi.Umutsuzlukta Olumlu veya olumsuzlukta sizi neler beklediğini düşünün. İnançlarınızı sıkı sıkı gözden geçirin. Karamsarlığa ve öfkenize yenik düşmeyin. sakin ve içtenlikle kendinize sorduğunuz soruları net ve dosdoğru yanıtlayın. Bunları yapamıyorsanız en sevdiğiniz ve güvendiğiniz insanla paylaşınız, Yine bir çözüm bulamazsanız bir psikologdan yardım isteyiniz.

Umutlara ve umutsuzluğa bizi götüren hayallerimizdir. Hayallerimiz güzel umutlarımız hiç eksik olmaması dileği ile.


15 Kasım 2016 Salı

Ermeniler Hakkında İşin Doğrusu Bu!

Müslümanın mutlaka hazırlıklı ve kuvvetli olması lazım. Eğer düşman daha kuvvetli olursa… Eğer müslümanlar dağınık, derbeder, ayrı, birbirlerine düşman olduğundan şımarırsa yapmayacağı yoktur. Her şeyi yapar. O kadar yalancı, o kadar eviren çeviren insanlar var. 

Şimdi Ermenilere zulüm yapılmış diye Amerika’da bilmem hangi komisyonda karar çıkartmaya çalışıyorlar.

Yahu şu Balkanlar’da, şu Doğu Anadolu’da, şu Maraş’ta, şu Kars’ta, şu Erzurum’da, şu Antep’te neler yaptıklarını tarih kitaplarını açıp bir okuyun.

Balkanlar’da neler yaptıklarını görüyorsunuz ama kendi adamları olunca “gık” demiyorlar. Usta hırsız ev sahibini bastırıyor; müslümanlar hem öldürülüyor hem de suçlu… Kendisini savunsa bile suçlu…

Hacca gidiyordum, Arap şehirlerinden birisine geldik. Arabamın yağı değişecek, sanayi çarşısına gittik. Bir iki arkadaş daha var, onlar da arabalarına parça alacaklar, aldılar.

Birisi, “Hoş geldiniz, hacı beyler.” falan diye Türkçe konuştu.

Allah Allah! Pekâlâ, hoşumuza gitti, konuştuk.

“Ne yapıyorsun burada.” dedik.

“Motor yağları satıyorum.” dedi.

“Tamam, benim arabamın motor yağını değiştir.” dedik.

Yani ona iş olsun diye, Türkçe konuşuyor ve bize “merhaba” dedi diye… Değiştirmeye başladığı sırada ben dedim ki;

“Sen nerelisin? Anadolu’nun neresinden geldin hemşerim.”

Bana nereli olduğunu söylemedi de, ne dese beğenirsiniz;

“Biz Asuriyik.”

Asuriyiz, demiyor. “Biz Asuriyik, siz bizim babalarımızı kestiniz.” dedi.

Hoppala! Bilseydim ne yanına giderdim, ne yağı değiştirirdim, ne selam verir, ne selam alırdım. Ne bileyim ben, Arap şehrinde hiç tahmin etmediğim bir şey...

“Siz, bizim babalarımızı kestiniz.” dedi.

Demek ki babalarından sonra buraya gelmiş, burada yetişmiş. Onun için hangi şehirden olduğunu söyleyemiyor.

Şimdi ben buna ne deyim?

Dedim ki,

“Ne zaman kesmişiz?”

“Siz kestiniz.” dedi.

“Peki, niye keselim, niye kesmişiz?” dedim.

“Kestiniz işte.” dedi.

“Peki, siz oraya nereden geldiniz.” dedim.

“Biz asırlar boyu oradayız.” dedi.

Benim de maksadım bu. Asırlar boyu orada olduğunu ben onun ağzından söyletmek istiyorum zaten.

“Biz eskiden beri oradayız.” dedi.

“Peki, Osmanlı kuvvetli olduğu, üç kıtaya yayıldığı zamanda size asırlar boyunca orada yaşama imkânı vermiş, hiç dokunmamış. Ne zaman kesmişiz biz sizi?

Son zamanda…

Niye kesmişiz?”

Bir şey diyemedi. Bir şey diyemeyince dedim ki;

“Bak, ben sana söyleyeyim. Bizim dedelerimiz size en güzel hayat şartlarını verdiler. Sizi paşa yaptılar. Marko Paşa, bilmem ne diye Dışişleri’ne aldılar, yüksek maaşlar verdiler. Askere seni çağırmadılar. Askerliği müslümanlar yaptı, onlar orduda şehit oldu, siz askere gitmediniz. Ticaret yaptınız, zengin oldunuz. Ankara’da, Maraş’ta, Kayseri’de, her tarafta konaklarınız oldu. Büyük tüccar oldunuz, zengin oldunuz ve huzur içinde yaşadınız. Hatta Amerika’ya falan giderken bile kendi hanımlarınızı, “burası emniyetli” diye burada bıraktınız…”

Eskiden oraya çalışmaya giderken öyle yaparlarmış. Anadolu’dan Avrupa’ya bizim geldiğimiz gibi onlar da ondokuzuncu yüzyılın sonunda, yirminci yüzyılın başlarında Amerika’ya giderlermiş. Orada çalışır, birkaç sene para kazanır, gelirlermiş. Ama hanımlarını, çocuklarını, “Anadolu daha emniyetli, huzurlu.” diye burada bırakırlarmış.

“Ben çoluk çocuğumu götürüp de tecavüze mi uğrattırayım. Burası emniyetli.” derlermiş.

“Size en kuvvetli olduğumuz zamanda hiçbir şey yapmadık. İzzet itibar eyledik. Memuriyet, sarayda görev, paşalık rütbesi verdik. İçişleri Bakanlığı’nda, Dışişleri Bakanlığı’nda görevler verdik. Huzur içinde yaşıyordunuz. Size bu kadar efendice davranan dedelerimiz, dört bir yandan düşman hücum edip zor durumda kalınca… Ne zaman onların zayıfladığını gördünüz, nankörlük ettiniz. Nankörlük ettiniz, siz de silaha sarıldınız. Rus Balkan’dan, Kafkasya’dan gelince siz onlara rehberlik ettiniz. Müslüman köylerini bastınız, öldürdünüz. Adana’ya, Antep’e Fransızlar geldiği zaman önderlik ettiniz, onlara yardım ettiniz. Bizlere hıyanet ettiniz. Sizin bu hıyanetinizi Allah sevmedi. Allah hainleri sevmez; vefalıları, sözünde duranı sever. Düşmanlar gittikten sonra da sizin yaptığınız zulümlerin karşılığında bizim dedelerimiz de sizi kendi diyarlarından çıkarttılar.” dedim.

Hiçbir şey diyemedi.

İşin doğrusu da bu! Çünkü bizimkiler hakikaten zalim olsa idi, yedi asırda onlardan bir tane kalmazdı, hepsini keserdik, olur biterdi.

Kim hesap soracak? Anadolu’da, Kayseri’de Osmanlı Ermeniler’i kesmiş…

Karışamaz bile… Çünkü Viyana’ya kadar gelmiş. O zaman ne yapacak, kendisinin başı derde girerdi. Ama şimdi Amerika’da seçim zamanında, oy oyunları ile vs. “müslümanlar katliamcı” diyecekler.

Yedi asır niye katliam yapmadılar?

Yalan!

Katliamı onlar yaptılar. Toplu mezarlar var, resimleri var. Köyleri basıp da neler yaptıkları belli.

Mahmud Es'ad Coşan

Müslümanlar Birlik İçinde Hareket Etmiyorlar

Daha önceki asırlarda olduğu gibi bu asrın en mühim meselesi, tüm müslümanların çok büyük dikkatle düşünmeleri ve var güçleri ile çalışmaları gereken husus birliktir! 

Müslümanlar birlik içinde hareket edemiyorlar. Müslümanlar dertlerini toplu yardımlaşmayla çözümlemiyorlar. Müslümanlar birbirlerinin sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Müslümanlar sadece kendi keyiflerine bakıyorlar. Müslümanlar müslümanlarla kavgayı çok çok yapıyorlar da kâfirlerle dost geçiniyorlar. Âzerî türküsünde; Ellerle güler oynar, menimle garazı var dediği gibi başkasına gülüyor, bana karşı buğzu adâvet içinde!

Tasavvufa düşman, müslüman kardeşine düşman, camiye düşman, imama düşman, hutbeye düşman, sakala düşman, başörtüsüne düşman!

Başka bir düşman bulamadın mı? 


“Bu ne biçim Müslümanlık?!..” diye şaşırdığımız şeylerin hepsi Efendimiz’in sünnetine uymamaktan, sünnetinin öğrenilmemesinden, öğretilmemesinden kaynaklanıyor! 
Müslümanların sünnete uygun olarak yaşamalarını sağlayan ana çizgi, ana kaynak, ana gösterge Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerîfleridir.

M. Es'ad Coşan

25 Ekim 2016 Salı

Ahmet Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici. Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici? 

Uğruna ölmekse seni yaşatmak bin kere ölürümde adına leke sürdürmem, gururdur namustur bayrak ve sancak, aksada kanım zalimi güldürmem! 

Rabbim , rabbim , bu işin , bildim neymiş türkçesi; senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi. 

Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar? 

Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken. 

Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken. Anladım işi sanat Allah’ı aramakmış,marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış. 

Tövbe kapısı açık dediysek,yeni günahlara koşman mı gerek? Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar. 

Arı bal yapar, fakat balı izah edemez. Ağaçtan düşen elma da arz cazibesi kanunundan habersizdir. 

Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geIeceksin!. 

Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermayem. Af var diye işlenen suçtan vicdan burkulur; affı sigortalayan hayâsızdan korkulur.. 

Öz anne-babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besleyen insanIarın olduğu bir ülkede yaşıyoruz..! 

Sokak lambası gibi olma ey yar . Kime yandığın belli oIsun. 

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten affet, senden habersiz aldığım her nefesten. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen ; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu! 

İçimizde bu kadar perişan hâle getirilmeseydik; dışımızda bu kadar hürmetsizliğe uğramayacaktık. 

Chp bir parti değiI. Türk’e dinini, dilini, ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir. 

Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin,ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.

Bu nasıl dünya, hikayesi zor. Sevdiğini belli et. Gizlemek başkalarına fırsat vermektir. 

Her ağızda, her telde fanilik diriltisi , sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı !!

Benim ayağımın altıda müsait başımın üstüde nerde olacağını sen belirle.. 

Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? 

Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu? Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, iyi insanlar iyi atlara binip gitti.


Kaynak:Necip Fazıl Kısakürek Sözleri
http://www.neguzelsozler.com/unlu-sozleri/necip-fazil-kisakurek-sozleri.html

29 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi

EN BÜYÜK BOZGUNCULUK, DİNİN MUAZZEZ DEĞERLERİNİ İSTİSMAR ETMEKTİR. 

Kardeşlerim! Peygamberimiz (s.a.s.), kendisine ilk vahiy geldiğinde o yüce emanetin sorumluluğu karşısında endişelenmişti. Hemen evine dönerek başından geçenleri, müminlerin annesi Hz. Hatice’ye anlatmıştı. Bunun üzerine Hatice Validemiz, şöyle demişti Resûl-i Ekrem Efendimize: “Korkma, endişelenme! Allah, seni asla mahcup etmez. Çünkü sen, akrabalarınla ilgilenirsin. Yetim ve kimsesizleri gözetirsin. Fakir ve ihtiyaç sahibinin yardımına koşarsın. Misafire ikramda bulunur, komşuna iyi davranırsın. Mazluma ve mağdura kol kanat gerersin. Hakkı savunur, doğrunun yanında yer alırsın.” 1 

Kardeşlerim! Aslında Hz. Hatice Validemiz, bu ifadeleriyle hayatında bu erdem ve faziletlere sahip olanları Allah’ın mahcup etmeyeceğini müjdeliyordu. Nitekim tarih boyunca bu değerleri ayakta tutanları Rabbimiz, mahcup, mağdur ve mahrum etmemiştir. Tıpkı 15 Temmuz’da milletimizi mahcup etmediği gibi. Zira Yüce Allah, zalime karşı mazlumun yanında duranları mahcup etmez. Zira Yüce Allah, fakire, yoksula, ihtiyaç sahibine el uzatanları mağdur etmez. Zira Yüce Allah, garibe, yetime, kimsesize gönlünü açanları mahrum bırakmaz. Ve bu millet, ırk, dil, din, coğrafya ayrımı gözetmeksizin kendisine sığınanlara her daim gönül kapılarını açmış, onlara sığınak olmuştur. Ve bu millet yetimi, garibi, kimsesizi gözetmiştir. Ve bu millet zalime karşı mazlumun yanında durmuştur. Ve bu millet her şart ve durumda hakkı savunmuş, medeniyetler kurmuş, dünyanın dört bir yanına medeniyetler taşımıştır. 

Kardeşlerim! Bizler inanıyoruz ki; Yüce Rabbimiz, milletimizi mahzun etmeyecektir. Zira bu millet, geçmişten günümüze, imanını, vatanını, istikbal ve istiklalini en muazzez varlığı bilmiştir. Bu değerlerine namahrem ellerin değmesine izin vermemiştir. İstiklal Şairimizin, “Âsım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” dizelerinde dile getirdiği gibi milletimiz, toprağını, haysiyetini, izzet ve şerefini çiğnetmemiştir. İradesini, aklını ve ruhunu başkalarına teslim etmemiştir. 

Aziz Kardeşlerim! Cenab-ı Hak, hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde, ‘biz ıslah edicileriz!’ derler. İyi biliniz ki, onlar bozguncu ve ifsat edicilerin ta kendileridir. Fakat onlar, ne yaptıklarının farkında değillerdir.”2 Aziz Kardeşlerim! Ayet-i kerimede de buyrulduğu gibi tarih boyunca yeryüzünde en büyük bozgunculuk ıslah adı altında yapılmıştır. En büyük bozgunculuk din kisvesine bürünerek millete kötülük yapmaktır. En büyük bozgunculuk dinin muazzez değerlerini istismar ederek insanları aldatmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, hutbemizin başında okuduğum hadis-i şerifte “Bizi aldatan bizden değildir”3 buyurmuştur. 

Kardeşlerim! Milletimizin 15 Temmuz gecesindeki onurlu duruşu, şüphesiz nesiller boyu şükran ve minnetle anılacaktır. Milletin varlığına kast edenler ise elbette hüsrana uğrayacaklardır. Ancak başımızdan geçen bu büyük badireden elbette millet olarak çıkaracağımız büyük dersler vardır. Bu aziz millete bu kötülüğü reva görenleri unutmamalıyız. Yüce dinimizi, sahih kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeliyiz. Kalbimizi, gönlümüzü, ruhumuzu, aklımızı, fikrimizi, irademizi başkalarına teslim etmemeliyiz. Bizi Allah’a kulluk yerine kendine kul ve köle olmaya davet edenlere zerre kadar itibar etmemeliyiz. Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve kardeşliğimizi korumalıyız. Birbirimizin varlığını kendi varlığımız, hukukunu kendi hukukumuz saymalıyız. Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılık nedeni değil, zenginlik ve rahmet vesilesi görmeliyiz. Fitne ve fesada, hile ve tuzağa karşı feraset ve basiretle davranmalıyız. Yarınlarımızın, bugünlerimizden çok daha güzel olacağına dair inancımızı sürdürmeliyiz. Unutmayalım ki; bizi diri tutan, inancımız ve ümidimizdir. 

Kardeşlerim! Gelin hep birlikte Rabbimize şöyle yalvaralım: Ya Rabbi! Sana inandık, sana güvendik, sana tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, inayetsiz bırakma! Bize lütfettiğin hidayetten sonra kalplerimizi saptırma! Bizi sırât-ı müstakiminden ayırma! Rabbimiz! Bize rahmetinle muamele eyle! Her türlü inkârcı ve münafığa karşı bize yardım et! Bizleri onlar karşısında küçük düşürme! Allah’ım! Bozguncu ve fesatçılara karşı bizi her daim muzaffer eyle! Bizleri her türlü fitne ve fesattan, ikiyüzlülükten, kötü ahlaktan muhafaza eyle!4 Bizlere basiret ve feraset ihsan eyle! Ya Rabbi! Asırlardır İslam’ın sancaktarlığını yapan, senin adının gök kubbede yankılanması için çabalayan bu aziz milleti sen mahcup etme! 

Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1; Tefsîr, (Alak) 1. 
2 Bakara, 2/11-12. 
3 Müslim, İman, 164. 
4 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

22 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi


GÜN, MİLLETÇE KENETLENME VE GELECEĞİMİZİ İNŞA ETME GÜNÜDÜR

Kardeşlerim!

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin! Eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”1 Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminin durumuna şaşılır! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ona sabreder; bu da onun için hayır olur.”2 

Kardeşlerim! İçinden geçmekte olduğumuz zorlu süreçte engin rahmetiyle milletimizi büyük sıkıntılardan ve felaketlerden kurtaran Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu süreçte kendilerine şehitlik nasip olan bütün kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil ve metanet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar vermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. 

Aziz Kardeşlerim! 15 Temmuz gecesi millet olarak tarihimizin en zor, en uzun ve karanlık gecelerinden birini yaşadık. Yüce Rabbimiz, bütün unsurlarıyla milletimize kenetlenmeyi nasip etti ve milletimiz emanetine sahip çıktı. Hiç kuşkusuz millet olarak sahip olduğumuz bu birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu en büyük nimetlerden biridir. Hamdolsun! Bu büyük nimet sayesinde ateş çukuruna yuvarlanmaktan ve karanlığa gömülmekten kurtulduk. 

Kardeşlerim! Bu acı tecrübe bize şunu gösterdi: Hiçbir güç Allah aşkı ve vatan sevgisiyle dolu yüreklerden daha üstün olamaz! Bu hain saldırılar bize şunu öğretti: Şerefli milletimizi sindirmeyi, itibarını zedelemeyi hedefleyenler rezil ve zelil olmaya mahkûmdur! Kim mazlumun, mağdurun, muhacirin yanındaysa Cenab-ı Hakk’ın kudret, rahmet ve inayeti de onun yanındadır. Değerli 

Kardeşlerim! Allah’a sonsuz hamdolsun ki, bu topraklar asırlardır Müslüman yurdudur. Bu millet şüheda evladıdır. Bu ezanlar, bu cumalar İslam’ın şiarıdır. Bu dinin, tek bir harfi bile değişmeyen bir kitabı vardır. Bu dinin, en güzel örnek olma vasfına sahip bir Peygamberi vardır. Allah’ın bize verdiği bir akıl, bir kalp vardır. Bizim değişmez değerlerimiz, 14 asırlık engin bir tecrübemiz vardır. Hiçbirimiz Müslüman olarak bütün bunları bir tarafa bırakamayız. Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir kişiye ya da gruba teslim edemeyiz. Dünya menfaati için dinimizden geçemeyiz. Din-i mübin-i İslam’ı alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla fırsat veremeyiz. 

Muhterem Kardeşlerim! Geliniz, bu Cuma gününde, bu mübarek saatte hep birlikte el açıp Yüce Rabbimize yalvaralım: Allah’ım! İzzetine sahip çıkmak için tanklara meydan okuyan bu millete zeval verme! Asırlar boyunca mazlumların umudu olmuş, mağdurların yanında yer almış, muhacirlere kucak açmış bu milletin üzerinden rahmet ve nusretini eksik etme! Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak isteyenlere, topraklarımıza fesat tohumları ekmeye çalışanlara fırsat verme! Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici düşmanlardan bizleri halas eyle! Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik, gücümüzü sana ettiğimiz imandan aldık, yıkılmamıza ve dağılmamıza izin verme Allah’ım! Zalimlerin zulmüne rağmen bizi adaletten ve merhametten ayırma Allah’ım! Kötülerin kötülüklerine rağmen bizi iyilikten ayırma Allah’ım! İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, mağrur olup haddi aşan kullarından olmaktan sana sığınırız. Sen, milletimizin bu soylu direnişini bir adalet ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle! 1 Al-i İmran, 3/139. 2 Müslim, Zühd ve rekâik, 64. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Ve selam olsun “İSLAM KARDEŞLİĞİ”ne

Nerede kaldı insanlık, hani nerede Müslüman Vicdanlar satılmış, Allah korkusu yok, gözleri bürümüş kan Kin, öfke, nefret ve zulüm Katliam, gözyaşı, kan ve ölüm İnsanlık ölmüş, merhamet yok, kan kusuyor zalimler Diğer yandan kıs kıs gülüyor Emperyalistler Bu zulme seyircidir bazı İslam ülkeleri Hatta yardımcı olmuş daha da gitmişler ileri Çıldırmış asrımızın Firavunları, Karunları, Ebu Cehilleri Mazlum Müslümanlara uzanıyor kanlı elleri Kana doymayan bu zalimlerin topu ve tüfeği var Atomları, kimyasalları ve nükleer silahları var Kaskatı kalpleri, hain işbirlikçileri ve katliamları var Hain medyaları var, yalanları var, iftiraları var Bizim de gafletimiz, ihtilaflarımız, nemelazımcılığımız var Kilitlenmiş dillerimiz, kirletilmiş zihinlerimiz var Kör edilmiş gözlerimiz, kapatılmış kulaklarımız var Vurdumduymazlığımız, uyutulmuş halklarımız var Nerede bizim insaf, vicdan, şuur ve imanımız Uhuvvet, merhamet, yardımlaşma ve ihsanımız Hâlbuki duyarlı olmalıydık, uyanık ve canlı olmalıydık Kardeş olmalıydık, birlik olmalıydık, şuurlu olmalıydık Tek vücut olmalıydık, insaflı olmalıydık, imanlı olmalıydık Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için olmalıydık Rabbim bize şuur versin, ihlâs versin, ihsan versin Bize uhuvvet versin, birlik, dirlik ve iman versin Bu karanlık gecelerin sabahı yakındır inşa Allah Allah’ın vaat ettiği zafer Hakk’ındır inşa Allah Diğer Diktatörler gibi sonları olur rezil ve perişan İnşallah pek yakında gösterir Allah-ü Azimüşşan Yaşasın İslam Kardeşliği Yaşasın Mazlum Mü’minlerin direnişi Yaşasın Demokrasi Yanlıları ve Masum Destekçiler Kahrolsun Asrın Zalim Kurtları Kahrolsun Firavunlar, Karunlar, Nemrutlar Kahrolsun eli kanlı Diktatörler Kahrolsun Zalimler ve İşbirlikçileri Kahrolsun Emperyalist güçler ve yandaşları Selam olsun imanlı Mücahitlere Selam olsun Şehit ve Gazilere Selam olsun semaya kalkan ellere Selam olsun Rabbine niyaz eden dillere Nerede kaldı insanlık, hani nerede Müslüman Vicdanlar satılmış, Allah korkusu yok, gözleri bürümüş kan Kin, öfke, nefret ve zulüm Katliam, gözyaşı, kan ve ölüm İnsanlık ölmüş, merhamet yok, kan kusuyor zalimler Diğer yandan kıs kıs gülüyor Emperyalistler Bu zulme seyircidir bazı İslam ülkeleri Hatta yardımcı olmuş daha da gitmişler ileri Çıldırmış asrımızın Firavunları, Karunları, Ebu Cehilleri Mazlum Müslümanlara uzanıyor kanlı elleri Kana doymayan bu zalimlerin topu ve tüfeği var Atomları, kimyasalları ve nükleer silahları var Kaskatı kalpleri, hain işbirlikçileri ve katliamları var Hain medyaları var, yalanları var, iftiraları var Bizim de gafletimiz, ihtilaflarımız, nemelazımcılığımız var Kilitlenmiş dillerimiz, kirletilmiş zihinlerimiz var Kör edilmiş gözlerimiz, kapatılmış kulaklarımız var Vurdumduymazlığımız, uyutulmuş halklarımız var Nerede bizim insaf, vicdan, şuur ve imanımız Uhuvvet, merhamet, yardımlaşma ve ihsanımız Hâlbuki duyarlı olmalıydık, uyanık ve canlı olmalıydık Kardeş olmalıydık, birlik olmalıydık, şuurlu olmalıydık Tek vücut olmalıydık, insaflı olmalıydık, imanlı olmalıydık Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için olmalıydık Rabbim bize şuur versin, ihlâs versin, ihsan versin Bize uhuvvet versin, birlik, dirlik ve iman versin Bu karanlık gecelerin sabahı yakındır inşa Allah Allah’ın vaat ettiği zafer Hakk’ındır inşa Allah Diğer Diktatörler gibi sonları olur rezil ve perişan İnşallah pek yakında gösterir Allah-ü Azimüşşan Yaşasın İslam Kardeşliği Yaşasın Mazlum Mü’minlerin direnişi Yaşasın Demokrasi Yanlıları ve Masum Destekçiler Kahrolsun Asrın Zalim Kurtları Kahrolsun Firavunlar, Karunlar, Nemrutlar Kahrolsun eli kanlı Diktatörler Kahrolsun Zalimler ve İşbirlikçileri Kahrolsun Emperyalist güçler ve yandaşları Selam olsun imanlı Mücahitlere Selam olsun Şehit ve Gazilere Selam olsun semaya kalkan ellere Selam olsun Rabbine niyaz eden dillere Ve selam olsun “İSLAM KARDEŞLİĞİ”ne