Aziz Müminler!
Buhârî ve Müslim’in naklettiği bir hadis-i şerifte
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) önceki peygamberlerden
biri ile ilgili şöyle bir hadise anlatır:
Eski zamanlarda bir
peygamber, ağacın altında konaklarken kendisini bir
karınca ısırır. Bu sebeple o peygamber karınca yuvasının
yakılmasını emreder ve yuva yakılır. Bunun üzerine Yüce
Rabbimizden ona şöyle bir uyarı gelir: “Seni bir karınca
ısırdı diye mi Allah’ı tesbih eden ümmetlerden bir
ümmeti toptan yok ettin!”
Kardeşlerim!
Karınca kadar küçük bir varlığın bile incitilmesine
rıza göstermeyen Rabbimiz, canın kutsal ve dokunulmaz
olduğunu bize öğretir. O Rahman ve Rahimdir; esirgeyen,
koruyan, şefkat gösteren, bağışlayan, barış ve huzur
kaynağı olandır. “Rahmetim gazabımı geçti” buyurandır.
Son Elçisini âlemlere rahmet olarak gönderendir. O
Merhamet Peygamberi, bizlere şöyle seslenir: “Siz
yeryüzündekilere merhamet edin ki Yüce Allah da size
merhamet etsin.”
Kardeşlerim!
Hiç kuşkusuz bu hayatta merhamete en layık olan
varlık,
yeryüzünün kıymetlisi insanoğludur. Yüce Allah’ın
mükemmel biçimde yarattığı ve kendi ruhundan üflediği
insan, bağrında taşıdığı ilâhî öz ile saygıya layık olandır.
Rengi, dili, ırkı, cinsiyeti fark etmeksizin insan olmakla
her türlü dokunulmazlık hakkına doğuştan kavuşandır.
Canı özgedir; ırzı, şerefi, haysiyeti, onuru, namusu her
türlü değerin üstündedir. Kendisi bile kendi canına kıyma,
intihar ederek yaşamını sonlandırma hakkına sahip
değildir. Hele bir başkası, hukukun ve ahlakın sınırlarını
aşarak asla ona el uzatamaz. Öyle ki, bizim inancımıza
göre bir insanı öldüren sanki bütün insanları öldürmüştür.
Bir insanı yaşatan da sanki bütün insanları yaşatmıştır.
Öyle ki, Resul-i Ekrem (s.a.s)’in ifadesiyle, “Allah
katında bütün dünyanın yok olması, bir Müslüman’ın
öldürülmesinden daha hafif bir durumdur.”
Aziz Müslümanlar!
Mümin, her hal ve şartta merhameti kuşanmak,
rahmet nazarıyla çevresine bakmak, insaflı ve vicdanlı
davranmak zorundadır. Zulmü beslemek, şiddeti haklı
görmek, merhametsizliğe bahane üretmek asla Müslüman
kimliği ile bağdaşmaz. Güçlünün üzerine düşen, ahlaklı ve
insaflı olmaktır. Kontrolden çıkan ve şiddete dönüşen bir
güç, er ya da geç karşısında adaleti ve merhameti emreden
Yüce Allah’ı bulacaktır.
Hep birlikte düşünelim:
Neden
Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Asıl pehlivan, güreşte
başkasını yenen değil, öfke anında kendisine hâkim
olandır.” buyurmuştur? Neden kişinin, eşine nefret
beslemesini yasaklamıştır? Neden açlık endişesiyle
doğmamış yavruların öldürülmesini büyük günahlar
arasında saymıştır? Neden savaşta bile kadınlara, yaşlılara,
çocuklara dokunulmamasını emretmiştir? Neden genç
kızların zorla evlendirilmesini yasaklamıştır? Neden
işkenceye ve caniliğe asla onay vermemiştir? Çünkü o
(s.a.s), kıyamet günü zulmün karanlıkları içinde
kalmamıza razı değildir. Peygamber Efendimiz,
merhametin bizi ve bizim aracılığımız ile bütün dünyayı
aydınlatmasını dilemektedir.
Kardeşlerim!
Kendimiz için huzurlu bir hayatı ne kadar arzu
ediyorsak, yakın ve uzak çevremiz için, dünya ve insanlık
için de o kadar huzur ve güven istemeliyiz. İnsan “Bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyorsa, kötülüğün gün
gelip kendi boynuna dolanacağının, sevdiklerini de
boğacağının farkında değil demektir. O halde herkese
karşı, her türlü şiddete “hayır” demek; bilhassa hayatın
çilesini birlikte paylaştığımız eşlerimize birer emanet
hassasiyetiyle saygılı, şefkatli ve nezaketli yaklaşmak
hepimizin sorumluluğudur.
Kıymetli Kardeşlerim!
Ülkemiz bir hafta kadar önce acı bir hadiseyle
sarsıldı. Hayatının baharında olan genç bir kızımız
hunharca katledilirken, yüreklerimizi dağlarken, bir defa
daha toplum olarak şiddeti daha ne kadar içimizde
barındıracağımızı sordu. Bize “Merhamet toplumu
olmanın, Peygamber ahlakıyla bezenmenin, hırsı, kini,
öfkeyi yenmek için emek vermenin zamanı gelmedi mi?”
dedi. Bize insanlığımızı hatırlattı. Aynaya bakmamızı,
silkinip kendimize gelmemizi ve gittikçe büyüyen şiddet
fırtınası karşısında yenik düşmeyen, şefkatli ve güçlü
yürekler inşa etmemizi istedi. Bu vesileyle cinayetlere
kurban verdiğimiz bütün yavrularımıza, kızlarımıza,
kadınlarımıza, masum canlara Cenab-ı Hak’tan rahmetler
diliyorum. Bizleri de merhamet bilinciyle bir an önce
uyandırması, milletimizin böyle elim hadiselere bir daha
şahit olmaması için Yüce Rabbime dua ve niyaz ediyorum.
1 Buhârî, Cihâd, 153; Müslim, Selâm, 149.
2 Ebû Dâvûd, Edeb, 58.
3 Mâide, 5/32.
4 Tirmizî, Diyât, 7.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı
Kaynak : www.istanbulmuftulugu.gov.tr/hutbeler-2015.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder