Nasihat kolaydır; zor olan onu kabullenip yapmaktır. Çünkü nasihat, nefsin kötü zevklerine uyarak onlardan tat alanlar için acıdır. Zira yasak edilen haram işler, onların kalpleri için sevimli olmuştur. Bu durum, özellikle nefis üstünlüğü ve dünyalık elde etmek için çabalayan ilim talebelerinde sık görülür. Onlar, amelsiz ilmin kurtuluşlarına yeteceğini, amele ihtiyaç duyurmayacağını zannederler. Bu düşünce filozofların inancı olup yanlıştır. Hayret doğrusu! Onlar, kişi ilmi ile amel etmeyince onun aleyhinde delil olacağını bilmiyorlar mı?
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet gününde azabı en şiddetli olan kimse, Allahu Teâlâ'nın kendisini ilmiyle faydalandırmadığı (ilmiyle amel etmeyen) âlimdir."
Beyhakî, Şuabu'l-İmân, nr. 1778; Taberânî, Mu'ce-mu's-Sağîr, nr. 182-183; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 1/185; Münzirî, et-Terğib ve't-Terhîb, 1/222; Ali el-Müt-takî, Kenzu'l-Ummâl, nr. 28977.
Hayırlı amellerden yana müflis olma. Güzel hâllerden de eli boş kalma! Şuna kesinlikle
inan ki, sadece ilim insanın elinden tutmaya yani onu kurtarmaya yetmez.
Şu misali düşün: Üzerinde diğer silâhlarıyla beraber on tane de keskin Hint kılıcı bulunan cesur ve savaşçı bir adama, hiç kimsenin olmadığı bir arazide, büyük ve korkunç bir aslan saldırsa, ne yapmalıdır? Acaba bu yiğit adam, elindeki silâhları hiç kullanmadan o aslanın zararını defedebilir mi? Hiç şüphesiz, adam harekete geçip elindeki silâhlarını kullanmadan kurtulamaz.
Aynen bunun gibi, bir adam da yüz bin ilmî mesele okuyup öğrense, fakat öğrendiği ile amel etmese, bildikleri ona fayda vermez.
Bu konuda şu misali de verebiliriz: Bir kimsenin yanında, yakalandığı şiddetli bir hastalığının ilâcı bulunsa; fakat o kimse bu ilâçları kullanmasa; sadece ilâcı tanımak ve taşımakla hastalıktan kurtulması mümkün müdür? Tabii ki hayır!
Bu konuda söylenmiş pek çok misal ve şiir mevcuttur.
Şayet sen yüz sene ilim okusan ve bin kitap yazsan, bilginle amel etmedikçe Allah'ın rahmetine hak kazanamazsın. Bu konuda Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur:
"İnsan için yalnızca çalışmasının (amelinin) karşılığı vardır."
"Her kim Rabbine kavuşmayı ümit ederse salih ameller işlesin..."
"Artık işlediklerinin (günahlarının) bir karşılığı olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!"
Güzel Amel işleyenlere gelince, işte onlar için bir ağırlanma yeri olarak firdevs cennetlerinin konakları vardır. Orada ebedî kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler."
"Ancak tövbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başkadır."
Bir de şu hâdis-i şerifi düşün:
"İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Mu-hammed'in onun elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için hacca gitmek."
İman: (Allah'tan başka ilâh olmadığını ve Muhammed'in (s.a.v) onun elçisi olduğunu) dil ile söylemek, kalp ile tasdik etmek ve (onun getirdiği dinin) rükünleriyle amel etmektir.
Allah'a Emanet Olun.
Saygı ve Sevgilerle
Araştırma ve Yazar: Fatih Akgül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder