Bu Blogda Ara

6 Haziran 2018 Çarşamba

Ah Bu Ön Yargılarımız

Karşımızdaki insanları hep suçlar dururuz, Sevdiğimiz insanların sayısı etrafımızdaki sayısı hergün sırf bu yüzden azalmakta?

Ne diyorduk, Ah bu Ön yargılarımız, Kimin nasıl yaşadığı değil asıl kendi yaşantımız önemli evet aslında olması gerek bu ama düşüncelerin sözlere, sözlerin eyleme girmesiyle işin rengi değişmekte.

Şu şu nu yapmış bu bunu böyle yapmış aaa bak buda bunu ters tutmuş, Bize ne ?

Bir pencereye yüz kişi koysanız yüz kişinin %100ü farklı bir şey görür, yarısı aynı şeyi dile getirebilir. İnsanın iç dünyası farklıdır, Siz Konuşmadan sohbet etmeden bir çok şeyi izleyerek anlayabilirsin fakat asla emin olmazsınız.


Bir insanı dini ırkı ve rengi ile yargılamak çok aptalca! Bugün ülkenin adaleti sağlayanlar otobanda önde polis aracı arkada polis aracı ülkenin en işlek yolunu yararak üstünlük sağlamaya çalışıyor. İnanın farkında değildirler hata yaptıklarının, Birileride o basit resmi gösterecek cesareti kendinde bulamıyor.

İnsanlarımızda şu var bu durum büyük şehirlere has bir durum olmadığı kesin, Hırsızlık sadece para veya birisi için önemli bir eşyayı çalmak değildir.

E-5 Kenarında yolcu indirip bindirmek, 2 şerit veya bir şeritli bir yolda kenardaki dükkandan ekmek alana kadar arabanın 4 lüsünü yakıp geçişi engellemende bir hırsızlık.

Hele hele tek şeritli şehir içindeki dolmuşların yol ortasında yolcu indirip bindirmeleri en büyük soygun.

Çalıştığın ortamda tembellik etmekte Hırsızlık.

Hırsız olmak için illaki elinize bir cismin olması gerekmiyor, Başka bir örnek vermek gerekirse a bak Aysun Ahmet Yıldız oruç tutmuyor dememiz bile farklı bir hak yeme şeklidir. 

Kimin nasıl yaşadığının önemi yok, Biz elimizdeki imkanlarla bir başkasına zarar vermeden nasıl yaşamalıyız önemli olan bu, 

Kimse kimsenin hakkını dindar, ateist,  güzel çirkin, ben bunun tipini sevmedim, boş ver bugünde kıllık yapalım gibi düşüncelerle yiyemez.

Şimdi Ne kadar büyük veya ne kadar küçük hırsız olduğumuzu düşünelim.

Saygı ve Sevgiyle




15 Şubat 2018 Perşembe

Bilmemiz Gereken

Nasıl istersen öyle yaşa, hatalar veya mükemmellikler insana mahsustur ve insanı insan yapan, biten hataların arkasında bırakan izlerdir, Seni insanlıktan çıkarmaya götüren ise sadece hataları tekrarlayıp ısrar ve inat etmende saklıdır.

10 Ekim 2017 Salı

İdol Seçmek

Pöh desen, veya sosyal medyanın birinden takibi bıraksan veyada dalgınlık halinde yanından geçip gitsen arkadaşlıklar anında zede alıyor hatta bitiyor.

Yaş olmuş otuz, karakteristik özelliklerini geliştirememiş, Halen süpermen ve örümcek adam karakterlerinin gerçek olduğunu düşünen tipler böyle yapar.

Yazılarımda benlik savaşlarının zorluğu nasıl baş edilebileceği konusunda çok şeyler yazdım, Bir ateist olsak dahi bizi bu hayatta tutan inançlarımızdır. Sistemsel düşünebilme kabiliyeti geliştirerek realizmin peşinden koşmak hayatın en renkli yönüdür.
Basitlikten kaçının, bir şarkıcı türkücü veya bir futbolcu gibi i dol sizin hayatınız çıkmaz sokaklara yönelte bilir, Çok sevdiğiniz birileri olarak onlar kenarda kalsın ama asla bir idol olarak görmeyin.

İdol seçerken neleri bilmemiz gerekir?!



Öncelikle İdol Nedir ?

İdol: Örnek Alınan Kimse!

Çocuğun anne babayı taklit ettiği gibi, yaptıklarını yapmaya çalıştığı gibi birşey, Her çocuğun bilinçsiz idolüdür anne babalar

Herşeyden önce hayatını baştan aşağı iyi bilmeniz şart, Davranışları, Ahlakı, hangi insanlarla arası neden iyi neden kötü, Sorunlara bakış açısı, eğlence türü, sevinme ve mutlu olma halleri, En büyük sıkıntıları, Gelmiş olduğu noktaya nasıl geldiği ve buna benzer bir çok konuyu iyi bilmemiz gerekir.

Aile dışından birini bu kadar çok iyi tanıyabilmek araştırma isteyen bir konu!

Dünyanın yarısına adım atmış bir Kanuni Sultan Süleyman veya Fransız Napolyon hadi biraz daha eski tarihlere gidelim Fatih Sultan Mehmet veya Hz. Ali , Hz Osman, Hz. Ömer Hz. Ebu Bekr ve En Büyükleri siyaset ve Krallıkta yeniliklerin kişilik abidesi Hz. Muhammed Mustafa s.a.v

Bin dört yüzyıl geriye gidip tarihten bir çok yalan yanlış yazılmış hikayeler bulabilirsiniz, Hz Muhammed adına yazılmış çirkin karalamaların hepsinin yanlış olduğunu yapmış olduğu işlere bakılarak rahatlıkla anlarsınız.

Yalan tarih için 1400 değil 80-90 yıl geriye gitseniz kimlerin nasıl karalandığını görebilirsiniz, Mesela Mustafa Kemal Paşa, Yaptığı devrim ve işleri küçümseyenler yönetim yani savaş esnasında yapılan hataları yüz üstüne çıkarmakla yalan yanlış her şey söylemekte, Doğrusu ve yanlışı tarih kitaplarından okuyarak yaptığı işlere bakarak yorumlamak daha kolay olur.

İdol seçmek birilerinin pis ağzından çıkan sahte kimliklere bulanmış ne olduğu belirsiz kişilerin söylemleri ile olacak bir iş değil.

Burada sistematik düşünce ile bir birini tamamlayıcı bilgiler eşliğinde gerçek iç aydınlığınızı güzelliğiniz samimiyetinizi sizi hakikaten doğru yola ilettiğinden emin adam gibi adamları bulmakla mümkün,

Kaşı gözü sözü önemli değil, bir idol herşeyi ile sizi fetih etmeli.

Saygılar

27 Temmuz 2017 Perşembe

Şizofreni Dünya

Nasıl bir düzenin olduğu bariz ve açık, değişmeyecek kadar düzenli bir dünya, Anlamsız gibi görünen herşeyin bir cevabı var.

En küçük varlıktan en büyük varlığa kadar insan ve diğer varlıklar dahil dünyadaki düzen şaheser.

Bilim ve teknoloji geliştikçe düşüncelerimiz, hayallerimiz ve yaptıklarımız işlerde değişti ama değişmeyen , değiştiremediğimiz çok şey var.

Örneğin benim düşüncelerimi kurcalayan beyin nakli; Düşünsenize gerçekleştiğinde insanlar klonlanarak istediği şekil ve tarzla yeni yaşama başlayabilir. Vücudundan veya cinsiyetinden sıkıldığında klon sayesinde her türlü bir bedene sahip olabilir.

Tıp bu olayın çok uzağında ve başarılı olma imkanı yok. Yaratılışımız buna izin vermez ayrıca "Külli nefsin zâikatü'l-mevt", yani "Her nefis ölümü tadacaktır." ( Ankebut 57 )

Dünyada 100 Yıla yakın inanılmaz deneyler yapıldı ve yapılıyor, En basiti insan türüne benzeyen maymunları konuşturma ve eğitmek gibi ama sonuç kocaman bir sıfır.

Biz Müslümanlar Şahadet getirdiğimizde görmediğimiz bir yaratıcı ve bir peygamber için deriz ki "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu" cümlesidir. ve cümlenin manası "Ben şahadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur ve ben şehadet ederim ki Hz. Muhammed O'nun kulu ve Resulüdür." demektir. 
Görmediği bir şey için bu insanlar neden şahadet getirir?

Dünya tek bir düzen üzerine kurulu, Allah yarattığı kulunu kendisine ibadet, yani kendisini bilme bulmak için yarattı, Niye ihtiyacı mı var, elbette yok, yollar yürüyerek biter.

Dünyadaki her varlığa, canlı veya cansız farketmez dikkatli baktığımızda, herşeyin ve herkesin tek olduğunu görürüz, Allah'da bütün resullerine "La İlahe İllallah'ı öğretmiştir. Nedir "La İlahe İllallah, Allah'tan başka ilah yoktur manasına gelir ve söylendiğinde dil bunu tek başına söyler, dudaklar birleşmez.

İnsan sıfatları düşünceleri sesleri dokuları farklı olduğu gibi, düzen içinde yarattığı bütün canlılarda böyle.


Cansız varlıklara geldiğimiz bir elma ağacındaki elmalara baktığınızda hepsi bir gibi görünsede yapıları boyutları ve şekilleri değişiktir hatta ve hatta aynı ağaç ve aynı türden meyve olsa dahi hepsinin tatları anlaşılacak kadar belirgin bir farklılıklar vardır. Biz alışkanlıklarımızdan dolayı bunu fazla önemsemediğimizden biraz eşki bir olgun farkında olmadan yeriz bitiririz.

1 rakamını bulmak için aslında rakamlarla aram iyi olmasada 0 dan trilyona kadarda saysanızda her rakam tek olduğunu görürsünüz, 2 mesela, 2 tektir ayrıştırdığınızda 1+1, 2 tane birden ayrı tekler çıkar, 2 nin yanına bir tane daha 2 koyarsanız 22 olur çokluk olarak 0 dan yukarı doğru veya 1 rakamından çoğul olması 22 rakamının tek olmasını değiştirmez. 10 tane 22 rakamı bir sepet içinde olsa dahi hepsi tekten oluşur.

Esas konu Allah'ı görmek bilmek için önce inanmamız gerek ve inanırsak herşeyden örnekler verebiliriz, Sizin gördükleriniz ve tespitleriniz peygamberimizle uyuştuğu için evet şahadet ederimki Muhammed aleyhi selam Allah'ın hem resulu hemde kuludur deriz.

Dünyadaki adaletsiz gibi görünen zengin fakir, sakat olaylarının detayı 1400 yıldır değişmeyen ve kıyamete kadarda değiştirilemeyecek olan yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'de yazmakta.

Bu yazının oluşmasına sebep olan Stephen Hawking, Dünyanın önemsediği astrofizikçidir.

Bu yazıyı belki bir belki 2 kişi okuyacak benim için yeterli bir rakam, 7 milyar insan sadece Hz Adem ve Hz Havva'dan bu hale geldi.

Demem o ki Stephen Hawking'e göre 100 yıl içinde dünyayı terk etmemiz gerekiyor, 100 yıl içinde terk etmektense neden iyileştirmek için çalışmıyoruz sizce çünkü dünyanın para babaları zaten istediği köşede cenneti yaşıyor, daha doğrusu yaşadığını zannediyorlar.

İnsanların hayal güçleri gerçeği görmemek için o kadar çok çaba harcıyor ki hayal içinde zaman tükeniyor. Dünya içindeki iyi kötü herşeyi eşit şekilde değerlendirdiğimizde karmaşık duygular yaşasakta gerçekleri görme imkanımız daha çok oluyor

Gerçekçi hayat hayallerden daha güzel, Stephen Hawking yapmış olduğu çalışmalarda inanın Allah'ın varlığı ile Peygamberimizin bize anlattığı gibi bir çok kanıta şahit olmuştur, Zaten kendi çalışmalarında yaratıcının yok olduğunu söyleyemeyiz gibi ifadeleri kullanmıştı.

Allah'ı keşfetmenin güzelliği elindeyken insanlığa abuk sabık fikirler vererek ömrünü heba ediyor. Stephen Hawking ve diğer bilim adamları Allah'ın yaratmış olduğu bütün varlıklarda Allah'ın varlığının olduğuna emin olun şahit olmuşlardır. Allah en eğitimsiz ve en eğitimli kişilere dahada doğrusu istediğine kendini kereminden ihsanda bulunur.

Kısaca toparlamak gerekirse Allah yüce Kitabımızda vermiş olduğu kıssalarda çıkarılacak dersler var en basiti firavundan bahsederken firavunun servetinin firavuna gerçekleri göstermemesi gibi, gücün ve herşeyi kendi yaptığını zannetti, Elimizdeki gücün gerçek sahibi Allah'tandır. Bu yüzden hayallerini gerçek gibi yansıtan, sanırım sanırsam böyle şöyle olacak diyen 
Stephen Hawking'a Allah hidayet versin...


Allah yar ve yardımcımız olsun, Hem bu dünyada hem ahiretinde bizlere iyilik güzellikler versin... Allah dualrımızı kabul etsin.

Saygılar


15 Temmuz 2017 Cumartesi

Kabil Habil'i Neden Öldürdü - Kurban

Hz.Adem a.selam ve Havva anamızın cennetten neden kovulduğu konusunda az çok bir bilgiye sahibizdir. ilk çocukları Habil ve Kabil'in ölümle sonuçlanan kavga nedenini sizin için anlatmaya çalışacağım.

Habil hayvancılıkla Kabil ise tarımcılıkla ilgilenen bununla hayatlarını sürdüren Hz. Adem çocukları idi. İnsanlığın ilk ölümle tanışma sebebi aslında sadece bir kıskançlık, kibir ve nefsi hareketlerdir ve Yüce kitabımızda bununla ilgili bir ayette “Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.” (Maide, 5/31)

Peki sebep neydi,

Aslında bugün Müslümanların ve bir çok geçmiş saf dışı olan dinlerde Allah'a bir hediye verme Allah'a ibadet emirlerini yerine getirme şekli vardır. Biz müslümanlarda bunu Kurban diye adlandırırız.

Peki kurban nedir?

Kurban feda demektir. Allah için candan vazgeçmektir! Durun bakalım. candan vazgeçmek dedik ama bu bir intihar veya bile bile ölüm değildir.

Sözlükte yaklaşmak, Allaha yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, Allah'a yaklaşmak ve O' nun rızasına ermek, boyun eğmek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban Bayramında kesilen kurbana udhiye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir. Rab'bim ben sana her ne olursa olsun canım malım senindir. 

İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde mevcut olan kurban ibadeti İslam'da şekil ve amaç yönüyle önemli farklılıklar arz eder. Kur'an'da Hz. Âdem a.selamın iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilir (el-Mâide 5/27);( konumuzun bir kısmı ) bir başka âyette de ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir (el-Hac 22/34).

Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil'in Cenâb-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.

Konuyu toparlamak gerekirse aslında ilk kurbanın şekli Habil için sürüsünün ilk doğan kuzuların en güzelini Allah için ayırması ve kurban etmesi, Kabil ise mahsullerinden toparlamış olduğu ürünleri düzensiz bir şekilde sunması. Böyle olunca Hz. Allah Habil'in adağını kabul ediyor Kabil'in adağını kabul etmiyor, bunun üzerine o vahim olan olay gerçekleşiyor.

İnsanlığın akıttığı ilk kan sebepleri çekemezlik, Ön yargılı olmak, ve bunla gelen psikolojik beyin dalgalanmasının getirdiği öfke.

Şimdiki kadın erkek fark etmeksizin cinayetlerin hepsi bir birine yakındır.

Bizim buradan çıkaracağım ders ise, Kurbanı özellikle et olarak görmemek ve Hz. Allah için feda ettiğimiz adağımızı güzel ve bakımlı temiz bir şekilde, İnsana yakışır şekilde ihya etmektir.


Gerekirse kurbanlık hayvanlarımızı güzelce temizleyip, süsleyerek tertemiz şekliyle kurallara uygun şekilde ibadetimizi yerine getirmeliyiz...

Saygılar

11 Temmuz 2017 Salı

Ettehiyyatü...» nün tercümesi,

İsrâ Sûresi
“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hak­kıyla görendir.”(el-İsrâ, 1)


Necm Sûresi

“İnmekte olan yıldıza[1] and olsun.” (en-Necm, 1)

“Sâhibiniz (Muhammed Mustafâ) sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzûsuna göre de konuşmamaktadır. O’nun konuşması vahiyden başka bir şey değildir. Çünkü (bildirdiklerini)O’na güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (olan Cebrâîl, Rabbinin emri üzere) öğretti. Sonra en yüksek ufukta (Sidretü’l-Müntehâ’da) iken asıl şekliyle istivâ etti (doğruldu).” (en-Necm, 2-7)

“Sonra yaklaştı ve tedellî etti.” (en-Necm, 8)

“(Muhammed Mustafâ ile Rabbinin) araları, iki yay arası kadar, ya da daha yakın oldu.” (en-Necm, 9)

“Allâh o anda kuluna vahyini bildirdi.” (en-Necm, 10)

“(Muhammed Mustafâ’nın) gözleriyle gördüğünü kalbi yalanlamadı. (Ey inkârcılar!) O’nun gördükleri hakkında şimdi kendisiyle tartışacak mısınız?” (en-Necm, 11-12)

“And olsun ki (Muhammed Mustafâ), onu (Cebrâîl’i) Sidretü’l-Müntehâ’da bir defâ daha gördü.”(en-Necm, 13-14)

“Orada Me’vâ cenneti vardır. O Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.” (en-Necm, 15-16)

“(Muhammed Mustafâ’nın) gözü, oradan ne kaydı, ne de sınırı aştı. And olsun O, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını (da) gördü.” (en-Necm, 17-18)


Yukarıdaki ayetlerin hadis yoluyla büyüklerimizden dinlediğim kadarıyla, Peygamberimiz Ettehiyyatü gerçekleşmeden cennet ve cehennemle ilgi yerleri gezer, Tabi Tek başına değil, Cebrail a.selam ile birlikte, derinlere girmeden anlatmak gerekirse, son aşamada Cebrail a.selam bir noktada yasaklı geçemeceği yerde peygamberimizi bugünki dili ile patronun kapısının önüne kadar eşlik edebilir peygamberimiz o kapının, hadislerde geçtiği is perdenin arkasında Ettehiyyatü gerçekleşir ve aşağıdaki konuşma geçer!

Lisan ile, beden ile ve mal ile olan ibadetlerin hepsi yalnız Allahü Teala’ya mahsustur.» Bunun üzerine Cenab-ı Hak kendisine: Ey (mertebesi yüce olan) nebi!( Peygamber!) Allah'ın rahmeti, bereket ve selamı sana olsun!» diye hitap etmiştir. Ümmetini çok seven Resül-i Ekrem (S.A.V.), müslümanların iyilerine, bu yüce makamda şöyle dua etti: «Selam ve selamet bizim üzerimize olduğu gibi, Allah'ın, salih kulları üzerine olsun! ve Bu konuşmaya tanık olan Cebrail a.selem Kelime-i şehadet getirir: Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu. (Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.) der

Daha çok bilgiye ulaştığımda güncellemeleri paylaşacağım,

Saygılar


10 Temmuz 2017 Pazartesi

İnsan Rab'binden ne ister?

Tabiki akla ilk gelen şey çok para,
Sizce hakikaten Rab'binden bilen insan para mı ister? 

Veya Sağlık? veyada güzel bir iş, eş, koca, istenilecek o kadar çok şey var ki, değil mi ?
Rab'bini bilen var olanla yetinmeyi bilmez mi size!?. Ondan ne cennetini ister nede cehennemini isteği sadece onun rızasıdır.
Rızasında ki kasıt nedir peki?

Varsayalım ki sağlığınız yerinde değil! Veya çok fakirsiniz veyada bir türlü istekleriniz yerine gelmiyor. 
Yüzbinden fazla gönderdiği peygamberlerin öğrettiklerini uygulamak özellikle peygamberimizi öğrenmek bize öyle kapılar açar ki bizler hastalığımızı sağlıklı insanla değiştirmek istemeyiz. 

Kimine göre dünyanın bir kaç köşesi cennetken size heryer şükürlerle dolu cennet bahçesi olur.

Bu meşakkatli yolun anahtarı aşağıdaki peygamberimizin öğrettiklerinde gizli.
Herşeyden önce Rab'bın bir olduğunu dil ve kalbimizle tasdik etmek. İnanmaktır.
Meleklerine inanmak.
Peygamberine inanmak.
Ahiret ve kadere inanmaktır.
Bunlara inanmak kolay sanmayın belki hakikaten çok içten bir inanç var ama kendimizde eksiklerimiz var. İmanı elde tutmak kızgın demiri tutmaktan daha zordur.
Yunus Emre'nin türk liramızda bulunan anlamlı bir sözle devam etmek istiyorum.
''Sevelim sevilelim''
Dünya düzenin nasıl işlediğini çoktan fark etmişsinizdir.
Adım atmadan yollar aşılmıyor.
Adım atamadığınızda paslanmaya yüz tutuyoruz. Taki çürüyüp yok olana kadar.
Peki adımlarda neler oluyor?
Her adım size yenilikçi hareketleri öğretiyor. Yanlış adımlar buna dahil.
Yani Yunus Emre'nin Derya katmerine bulanıyor, aşk için çırpıyor, sevmeden sevginin ne olduğunu öğrenemiyoruz.
Seven demez mi gönüller bir olsun samanlık seyran olur.
Rab'ba giden yol katmerlidir, Onu sevecek o kadar çok neden var ki aşkın varlık anlamını bizlere öğretiyor.
Yürekli yaratılışımız ve cesaretli olmamız bize bir gün uğrayacak Azrail'den bile korkutmuyor, çünkü bizi korkutan günahlarımız bizlere doğru dürüst düşünme şansı vermiyor.
İnsanı insan yapan hataları ve günahlarıdır. Eğer gerçekten yukarıdaki imanın şartlarını benimsemiş isek hiçbir sorun olduğunu düşünmüyorum çünkü Allah herşeye kadirdir.

Bir şeyi düşünmek ile yapmak arasındaki uçurumun farkında olalım,

İstemekten çekinmeyelim, biz Allah'a yaklaştıkça perdelerimizin nasıl birer birer açılıp gerçeğin bizi mutlu ettiğini, Gerçek aşk ve sevginin ne olduğunu daha iyi anlayacağız.