Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine şunu müjdelemek isterler: Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve yine onlara Allah’ın lütuf ve nimetini ve Allah’ın, müminlerin ecrini asla zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya bir daha dönmeyi arzu etmez. Ancak şehit bunun dışındadır. O cennette gördüğü yüksek itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”2
Aziz Müminler! Bundan tam 100 yıl önce Çanakkale’de bütün dünyaya karşı “Çanakkale geçilmez” diye bir destan yazıldı. Tarihte emsali az görülen bir zaferle düşman orduları bozguna uğratıldı. Allah yolunda, din, iman, millet, vatan, bayrak, hak, adalet, erdem, fazilet ve mukaddesât uğrunda Mehmetçiklerimiz kahramanca savaştılar. İ’lâ-yı kelimetullah için mücadele ettiler. Din-i Mübin-i İslâm için kanlarını ve canlarını feda ettiler. Şehadet şerbetini içtiler. En yüce mertebeye eriştiler. Tevhidi savundular. İslâm’ın izzet ve şerefini korudular. Müslümanların haysiyet ve onuruna halel getirmediler. Mabetlerimize namahrem eli değdirtmediler. Şehadetleri dinimizin temeli olan ezanlarımızı susturmadılar. Fakirlik, yokluk ve imkânsızlıklar içerisinde çarpıştılar, fakat hiçbir zaman geri çekilmediler. İman dolu göğüslerini siper ettiler, imanlarıyla, cesaretleriyle, fedakârlıklarıyla, Allah’ın inayet ve yardımıyla büyük bir zafer kazandılar. Çağdaş dünyaya da savaş ahlakını ve savaş hukukunu öğrettiler. Yeri geldiğinde yaralı düşman askerlerini sırtlarında taşıdılar, onlara kırbalarından su içirdiler. Savaş ortamında bile insanlığın ölmediğini bütün dünyaya gösterdiler.
Kardeşlerim! Çanakkale, dağların, taşların şüheda gövdesine büründüğü diyardır. Çanakkale, karasıyla, deniziyle bir hilal uğruna nice güneşlerin battığı yerdir.
Anadolu’nun her evinden, Rumeli’nin her bölgesinden, İslâm coğrafyasının her beldesinden; Şam’dan, Bağdat’tan, Filistin’den, Beyrut’tan, Kahire’den, Kosova’dan, Üsküp’ten, SarayBosna’dan son ehli salibin salvetini yıkmak için ölesiye kardeş olan şehitlerimizin memleketidir Çanakkale. Dilleri, kavimleri, ırkları, beldeleri farklı ancak imanları, idealleri, azimleri, gayeleri, niyetleri, duyguları bir olan, Mehmetçiklerin bir arada can verdiği mekândır Çanakkale. Cennetü’l-baki’ ve cennetü’l-mualla misâli, dünyanın en yüce, en ulvi, en mukaddes şehitliklerinden biridir Çanakkale.
Kıymetli Kardeşlerim! Şehitler, bizim istikbalimizdir.“Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” düsturunca bu toprakları, bizlere, onlar vatan kıldılar. Onların ışığı yurdumuzu, milletimizi her daim aydınlatmaya devam edecektir.
Millet olarak bugün bizlere düşen, şehitlerimizin aziz hatırasını ruh ve gönül dünyamızda yaşatmaktır.Onların uğruna canlarını verdikleri yüce değerlere sahip çıkmaktır. İhanet içinde olmamaktır. İstiklalimizi korumaktır. İstikbalimiz için çalışmaktır. Gelecek nesillerimizi Çanakkale ruhuyla yetiştirmektir. Her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bu toprakları hayırlı hizmetlerle imar etmektir. Millet olarak hepimize düşen, Çanakkale’de medfun bulunan şehitlerimizin aziz ruhlarındaki muhabbet ve birlikteliği, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle yaşamaktır. Kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere; aramıza fitne, fesat ve nifak tohumu ekmek isteyenlere asla fırsat vermemektir. Bugün de aynı iman, aynı gaye, aynı azim, aynı niyet, aynı duygulara sahip kardeşler topluluğu olarak barışı, huzuru, kardeşliği, adaleti, fazileti yeniden egemen kılmaktır. Unutmayalım ki, millet olarak tarihten ibret alıp Çanakkale ruhunu, birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurunu diri tuttuğumuz müddetçe ulaşamayacağımız hiçbir hedef, başaramayacağımız hiçbir iş, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Yeter ki tefrikaya düşmeyelim. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif, ne de güzel ifade etmiştir: Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Kardeşlerim! Şu mübarek Cuma vaktinde, geliniz, hep birlikte Çanakkale’de
omuz omuza çarpışan kardeşlerimizin şuurunu yüreklerimizde hissederek, geçmişte olduğu gibi gelecekte de birlikte olmayı dileyerek, Rabbimize şöyle yalvaralım: “Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı mağfiret eyle! Ayaklarımızı yolunda sabit eyle! Kâfirler güruhuna karşı da bize yardım eyle!”3
omuz omuza çarpışan kardeşlerimizin şuurunu yüreklerimizde hissederek, geçmişte olduğu gibi gelecekte de birlikte olmayı dileyerek, Rabbimize şöyle yalvaralım: “Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı mağfiret eyle! Ayaklarımızı yolunda sabit eyle! Kâfirler güruhuna karşı da bize yardım eyle!”3
1 Âl-i İmrân, 3/169-171.
2 Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre, 109.
3 Âl-i İmrân, 3/147.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Kaynak :http://www.istanbulmuftulugu.gov.tr/hutbeler-2015.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder