Bu Blogda Ara

Fatih Akgül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fatih Akgül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2016 Cumartesi

Esma'ül Hüsna





Hadis-i Şerif

Size, Allah'ın onunla insanın derecelerini yükselttiği ve hatalarını sildiği bir şeyi haber vereyim mi? O, meşakkatlere rağmen abdesti tam olarak almak, mescidlere adımları çoğaltmak ve namazı beklemektir.






Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 165 / No: 6
Ramuz El-Ehadis

1 Temmuz 2016 Cuma

Cuma Hutbesi - Kadrimizi Yücelten Gece: Kadir Gecesi

Kıymetli Kardeşlerim! Bizi en faziletli geceye, Kadir Gecesine tekrar ulaştıran Rabbimize hamd-ü senalar olsun. Kadir Gecemiz mübarek olsun. Okuduğum sure-i celilede Rabbimiz, bu geceyi bizlere şöyle tanıtmaktadır: “Şüphesiz, Kur’an’ı biz Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nerden bilebilirsin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, fecrin doğuşuna kadar bir esenliktir.”1 

Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s), şöyle buyurmaktadır: “İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolunur.”2 

Kardeşlerim! Kısa bir süre önce rahmet ayı Ramazana ulaşmanın huzur ve mutluluğunu hep birlikte yaşadık. “Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan” nidalarıyla karşıladık bu kutlu ayı. Şimdi veda vakti. Bereketi ve mağfiretiyle evlerimize ve gönüllerimize misafir olan on bir ayın sultanı, bugünlerde bize veda ediyor. Bu kutlu misafiri uğurlamaktan dolayı mahzunuz. Bir taraftan da Ramazan-ı Şerifin kalbi olan mübarek Kadir Gecesine kavuşmanın huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Kur’an-ı Kerim’de bu geceye müstakil bir sure tahsis eden Yüce Rabbimiz, gecenin değerini de en güzel şekilde bizzat kendisi tavsif etmiştir. Her sene kadrimizi yüceltmek için Rabbimizden bir bağış gibi, bir armağan gibi gelen Kadir gecesinin anlatıldığı bu sure, bizlere üç önemli mesaj getirmiştir. Birincisi; Kadir Gecesini değerli kılan, onun “yaradılış gayemizin kitabı” Yüce Kur’an’ın ilk nüzûlüne şahit olmasıdır. Kadir Gecesinin kadrini yücelten, Aziz Kur’an’ın rahmet yüklü evrensel mesajlarının bu gece inmeye başlamasıdır. Bu nedenledir ki, Kadir Gecesinin değerini, kadrini, yüceliğini, büyüklüğünü ve mübarekliğini insanlığı karanlıklardan kurtaran Kerim Kitabımızda aramalıyız. Ve bu gece dünya semasına inen Kur’ân’ı yeniden kalbimizin semasına indirmeliyiz. İkinci mesaj; Kadir Gecesinin, müminlere her yıl ömürlük bir fırsat sunmasıdır. Rabbimiz, ömre bedel bu geceyi, müminlere bir rahmet kapısı, bir umut pınarı olarak bahşetmiştir. Bu gece bize düşen, ömür sermayemizden tükettiğimiz günlerin muhasebesini yapmaktır. Hata ve günahlarımızdan, kusur ve nisyanlarımızdan tövbe ederek Rabbimizin razı olacağı şekilde bir ömür sürmeye azmetmektir. Kadir Suresinin bizlere getirdiği üçüncü mesaj; Allah’ın meleklerinin, Kadir Gecesinde yeryüzüne selâm ve esenlik getirmek üzere inmeleridir. Bu muhteşem hâdise, Cenab-ı Hakk’ın biz müminlere çok büyük bir ikramı, ihsanı ve lütfu olarak her sene tekrar etmektedir. O halde Kadir Gecesini ihya etmek için Kur’an’ın barış ve esenlik mesajlarına kulak vermeliyiz. Bu mesajları yeryüzünde egemen kılmak için çaba göstermeliyiz. 

Kardeşlerim! Bir kez daha hatırlatmak isterim ki; bu mübarek geceyi hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kerim Kitabımızın kadir ve kıymetini bilmekten, hayatımızı onunla anlamlandırmaktan, insana, kâinata onunla bakmaktan geçer. Kadir Gecesini ihya etmenin yolu, Rabbimizin muhatap kabul ettiği, nazargâh-ı ilahi olan kalbimizin, gönlümüzün değerini bilmekten geçer. Gönüller yapıp gönüller almaktan, olur olmaz sebeplerle gönüller kırıp, gönüller incitmemekten geçer. Kadir Gecesinde ancak bu sayede bir ömre bedel manevî gelişmeler yaşayabiliriz. Kur’an’ın barış ve esenlik mesajlarına değer verdiğimiz nispette Allah’ın meleklerinin, yeryüzüne barış ve esenlik getirmek üzere indiklerinin idrakine varabiliriz. “Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bil!” şuuruyla hayatımızı sürdürdüğümüz müddetçe Kadir gecesinden hakkıyla istifade edebiliriz. Ancak o vakit şeref, izzet ve itibar gecesi, bizlere de şeref, izzet ve itibar kazandırabilir. 

Değerli Kardeşlerim! Kadir Gecesinin manevi iklimini yaşadığımız, bayram sevincinin gölgesinin üzerimize düştüğü müstesna bir zaman dilimindeyiz. Böyle bir zamanda terör ve cinayet şebekeleri, İstanbul’da onlarca masum insanın şahsında hepimizi ve bütün insanlığı bir kez daha can evinden vurdu. Bu acımasız saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Yüce Rabbimiz, milletimizi her türlü kazadan, beladan, bu tür hain saldırılardan muhafaza eylesin. Rabbimiz, milletimizin birlik ve beraberliğine, kardeşliğine, huzuruna tasallut edenlere fırsat vermesin. 

1 Kadir, 97/1-5. 
2 Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Esma'ül Hüsna






29 Haziran 2016 Çarşamba

Hadis-i Şerif

Bekçiliğin en efdali namazdan sonra, namazı beklemek ve zikir meclisine devam etmektir. Hiç bir kul yoktur ki, namaz kıldıktan sonra zikir meclisine otursun ve melaike ona istiğfar etmesin. Taki abdesti bozuluncaya veya münasebetsiz bir lakırdı edinceye kadar.










Ravi: Hz. Ebû Hureyre(r.a.)
Sayfa: 210 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

Esma'ül Hüsna






27 Haziran 2016 Pazartesi

26 Haziran 2016 Pazar

Hadis-i Şerif

Faiz yiyene, yedirene, faiz senedini yazana, bu senede şahid olana (farkında olarak yaparsa), dövmeyi de yapan ve yaptırana, sadakayı geciktirene, hicretten sonra İslam camiasından çıkıp gidenlerin hepsine birden, kıyamet gününde Muhammed (s.a.s.) dilinden lanet edilmiştir.









Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 4 / No: 6
Ramuz El-Ehadis

Esma'ül Hüsna






24 Haziran 2016 Cuma

Cuma Hutbesi - Arınma Vesilesi: Zekat ve İnfak

Kardeşlerim! Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarını huşu ile kılarlar. Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden uzak dururlar. Onlar ki zekat vermek için çalışırlar…” 1

Kardeşlerim! Peygamberimiz (s.a.s), sahabeden Muâz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak tayin ettiğinde onu ve beraberinde gidecek olanları çağırdı. Kendilerine şu nasihatte bulundu: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”2 Ardından Muâz’a döndü ve şöyle buyurdu: “Muaz, henüz Müslüman olmayan bir topluluğa gidiyorsun. Onları, önce Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de Allah’ın elçisi olduğuma davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, beş vakit namazın farz olduğunu haber ver. Bunu da kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine zekâtı farz kıldığını ve zekâtın zengin kimselerden alınıp fakirlere dağıtılacağını haber ver…”3

Aziz Müminler! Sahip olduğumuz bütün nimetler Rabbimizin bizlere birer emanetidir. Bu nimetler, hepimiz için birer imtihan vesilesidir. Bizlere düşen bu nimetlerin kıymetini bilmektir. Onları Rabbimizin rızası doğrultusunda değerlendirmektir. Yüce Rabbimiz, şükürsüzlükten, kanaatsizlikten, açgözlülükten ısrarla sakındırır bizleri. Fakirlerin korunup gözetilmediği zenginliğin, zekâtı verilmeyen kazancın, kişiyi nasıl bir hüsrana götüreceğini bildirir. Malımızı, mülkümüzü, dünyada sahip olduklarımızı ebedi kazancımıza bir vesile kılmamız gerektiğini hatırlatır Rabbimiz. 

Aziz Müminler! Zekât, insanlık tarihinin hemen her döneminde var olmuş bir ibadettir. Bu kadim ibadet, yüce dinimizin beş temel esasından biridir. 4 Zekât, dinen zengin sayılan kişilerin, Allah tarafından kendilerine lütfedilen nimetlerin bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle, yoksullarla paylaşmalarıdır. Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde zekâtın kimlere hangi mallardan, hangi oranlarda verilmesi gerektiği belirtilmiştir. 

Kardeşlerim! Malı eksilten ya da yok eden değil bilakis bereketlendiren bir ibadettir zekât. Kişiyi cimrilik hastalığından koruyup cömertlik erdemine kavuşturur. Gönlü manevî kirlerden, serveti de ihtiyaç sahiplerinin haklarından arındırır. Zengin ile fakir arasında gönülden sevgi, saygı ve kardeşlik köprüleri kurar. Zekât, Rabbimize karşı şükür bilincimizin ifadesidir. O’na olan teslimiyet ve sadakatimizin bir tezahürüdür. Sırf Allah rızasını umarak, sahip olduğumuz her bir nimeti O’nun yolunda feda edebileceğimizin de bir sembolüdür. 

Kıymetli Kardeşlerim! Kur’an-ı Kerim’de zekâtın üzerinde önemle durulur. Zekâtını verenler, malını Allah yolunda harcayanlar “bahtiyar müminler” diye övülür ve ebedi cennet nimetleriyle müjdelenir. 5 Zekâtı dikkate almayanlar, yoksulu gözetmeyenler, malının esiri olanlar ise sert bir şekilde uyarılır. Bu uyarılardan biri Rabbimizin şu âyetidir: “Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlar için elem dolu bir azabı haber ver. Biriktirdikleri altın ve gümüş cehennem ateşinde kızdırılarak onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacaktır. Ve onlara şöyle denilecektir: ‘İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!’”6 

Kardeşlerim! Rahmet Peygamber’inin “Yarım hurmayla da olsa cehennemden korunun.” 7 ikazı zekât, infak, sadaka, yardımlaşma ve diğerkâmlık hakkında asırlar öncesinden bizlere rehberlik etmektedir. Ancak ne hazindir ki, bugün insanlık olarak doğal kaynakların gelişigüzel tüketildiği, ekonomik kaynakların adaletsizce bölüşüldüğü, zengin ile fakir arasındaki uçurumun baş döndürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın kimi yerlerinde insanlar açlıkla mücadele ederken, kimi yerlerindeyse israf ve vurdumduymazlık had safhadadır. İçinden geçtiğimiz süreçler, savaş ve işgaller milyonlarca fakir, kimsesiz ve yetim ortaya çıkarmıştır. Zekat ise bir anlamda yetim ve miskinlere kol kanat germektir. Nitekim İslam İşbirliği Teşkilatı, bu hususa dikkat çekmek üzere Ramazan ayının on beşinci gününü Dünya Yetimler Günü olarak ilan etmiştir. 

Kardeşlerim! İnsanlığın, bu gün, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar huzur ve mutluluğa, sevgi ve saygıya, dostluk ve barışa, yardımlaşma ve paylaşmaya hasret olduğu aşikârdır. İşte dünyayı bu erdemlere ve hasret kalınan huzura, adaletli bir gelir dağılımına kavuşturacak olan, İslam’ın hayat yüklü mesajlarıdır. Efendimizin bize öğrettiği zekât ve infak ahlakı, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma anlayışıdır. Öyleyse geliniz kardeşlerim, hep birlikte bu kutlu ayda sahipsiz olmadıklarını hissettirmek için yanı başımızdaki ve uzağımızdaki yetim, kimsesiz, himayesiz ve yuvasız yavrularımıza gönüllerimizi, ellerimizi ve sofralarımızı açalım. Zekât ve fitrelerimizi vakit kaybetmeden verelim. İnfakta ve yardımda bulunmayı, paylaşmayı kendimize şiar edinelim. Zekâtımızı, fitremizi verirken, infakta bulunurken, insanları incitmeyelim, rencide etmeyelim. Gelin, her bir vesileyi gönül yapmak ve gönüller kazanmak için fırsat bilelim. Geliniz, dünyada sahip olduklarımızı ebedi kazanca dönüştürelim. 

1 Mü’minûn, 23/1-4. 
2 Buhârî, Megâzî, 61. 
3 Buhârî, Zekât, 63; Müslim, Îmân, 29. 
4 Müslim, İman, 21. 
5 Nûr, 24/36-38; Zâriyât, 51/15-19; Meâric,70/22-35. 
6 Tevbe, 9/34-35; Ayrıca bkz. Buhârî, Rikâk, 10. 
7 Buhârî, Zekât, 10. 
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Hadis-i Şerif

Allah nazarında günlerin seyyidi Cuma'dır. O, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir. Onda beş haslet vardır; Allah o günde Hz. Adem (a.s.)'ı yarattı. O cennetten arza o gün indirildi. O günde vefat etti. Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, bir kul o saatte Allah'dan bir şey istedi mi Allah onu kendisine mutlaka ihsan eder. Ancak istediği günah veya sıla-i rahmi kesen birşey değilse. Kıyamette Cuma günü kopacaktır. Hiç bir melek-i mukarreb, sema, arz, rüzgar, dağ ve taş yoktur ki, bu sebeble Cuma gününden korkmuş olmasın.








Ravi: Hz. Saad İbni Ubâde (r.a.)
Sayfa: 301 / No: 7
Ramuz El-Ehadis

Esma'ül Hüsna